FETÖ'nün ilham kaynağı Haşhaşiler ve Hasan Sabbah
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeniden gündeme gelen Haşhaşiler ve Hasan Sabbah... Dünya dinlerinde ve tarikatlerinde eşi görülmemiş bir yöntemle kitlesini yönetmiş , insanları katil yaparken katillerini de intihara sürüklemiş, beyin yönetme işinde çağın ilerisine gitmiş bir cani lider Hasan Sabbah’ın hayatı...
7.08.2016 00:16:00
Yayın Tarihi7.08.2016 15:59:00
Güncelleme TarihiFETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeniden gündeme gelen Haşhaşiler ve Hasan Sabbah... Dünya dinlerinde ve tarikatlerinde eşi görülmemiş bir yöntemle kitlesini yönetmiş , insanları katil yaparken katillerini de intihara sürüklemiş, beyin yönetme işinde çağın ilerisine gitmiş bir cani lider Hasan Sabbah’ın hayatı...
Dünya tarihine damga vurmuş eşi benzeri görülmemiş bir yöntemle kendine tarikat kurmuş, Hasan Sabbah’ın ibretlik hikâyesi yıllar boyunca anlatıldı. Tarihi bir kişilik olan ve yaptıkları akıl almaz yöntemle yaşadığı dönemde barbar bir kitle oluşturan Hasan Sabbah’ın ve müridleri Haşhaşiler’in yaşamı ve yaptıkları merak konusu olmuştur. Alamut Kalesi – Hasab Sabbah- Haşhaşiler kimdir?
Tam adı Hasan bin Ali bin Muhammed bin Cafer bin Hüseyin bin Sabbah el-Hamari’dir(1034 – 1124). Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan, tarihin eski gizlem ve batıni örgütü Haşhaşileri kuran ve ölene kadar liderliğini yapan İranlıdır. Tarihteki en gizemli insanlardan biri olarak adı geçer.
Müridlerinin adını Seyduna olarak bildiği Hasan Sabbah gençliğinde çeşitli çelişkiler yaşamış, islamiyeti büyük ölçüde sorgulamış, tarikat ve mezheplerle ilgili birçok toplantıya katılmıştır.
Edindiği bilgiler ve deneyimler doğrultusunda tarikat liderlerinin insanları istediği gibi yönetebildiğini ve yalan yanlış öğretilerle onları tamamen kendi öğretilerine bağlayabildiklerini anlamıştır. Bunun üzerine İsmailli tarikatların liderlerine onların ne yapmaya çalıştığını anladığını göstererek onları büyük ölçüde şaşırtmıştır.
Yakın arkadaşı olan büyük astronom Ömer Hayyam‘la ettiği bir muhabbet esnasında Ömer Hayyam‘ın espriyle söylediği : “bu insanlar cennet için yaşıyorlar, ancak onlara bir cennet verebilirsen onları yönetirsin” sözü Hasan Sabbah’ın hayatının sözü olmuştur.
İnce bir zekâyla tek damla kan dökmeden ele geçirdiği Alamut Kalesi‘nin arkasındaki eski Deylem krallarının bahçelerini kusursuz bir hale getirmiştir. Köle pazarlarından satın aldığı genç ve güzel kızları bu bahçelere getirmiş, onları hurilermiş gibi yetiştirtmiştir.
Daha sonra onun sözde İsmaili harekâtına engel olabilecek herkesi ortadan kaldırabilmek için fedailerini kendisinin Allah’ın bir peygamberi olduğuna ve onları istediği zaman cennete götürebileceğine inandırmıştır. Bununla beraber fedai olabilecek güçteki yetişkin erkekleri de bu kaleye getirerek onlara inanılmaz bir irade kazandıracak ölümcül dersler verdirmiştir.
Bu inancın sağlam olabilmesi için de aralarından başarılı birkaçına cennete götürmek vaadiyle haşhaş vermiş ve onları o bahçelere götürmüştür. Orada yarı baygın halde gördükleri muhteşem bahçelerin ve hurilerin büyüsüne kapılan fedailer çelik gibi bir imanla dönmüş ve gidemeyenleri de heyecanla anlattıkları masallara inandırmışlardır.
Artık yalnızca ölmek ve cennete kavuşmak için yaşayan fedailerine istediği her şeyi yaptırabilecek olduğundan emin olan Hasan Sabbah, birbiri ardına suikastlar düzenlemiş ve hepsinde de başarılı olmuştur. Büyük bir düşünce gücüne sahip olan Hasan Sabbah, ona hep destek olmuş bir hükümdar olan Hüseyin Alkeyni‘yi öldürdüğü için öz oğlunu kellesiyle cezalandırabilecek kadar da kendi kanunlarının esiri olmuştur.
Hasan Sabbah amaçlarına ulaştığı için sevinirken Alamut Kalesi’nde intiharlar ve belalar çoğalmıştır. Kendi kendini yiyip bitirmeye yatkın olan kurduğu bu düzen dünyada eşi benzeri görülmeyecek olaylar yaratmıştır.
Hayatı boyunca çelişkiler yaşamış olan Hasan Sabbah yaşadığı süre içinde Allah’a inanıp inanmamak arasında gidip gelmiş ve yaptığı her kıyım anında O’ndan bir işaret beklemiştir, fakat olmamıştır. Ve tüm bu yaptıklarının kendince sebebi, yalnızca budur: “Allah var mı?”
Mayıs 1124'te hastalanıp yatağa düşen Hasan Sabbah, ölümünün yaklaştığını düşünerek halefi olması için Lemeser Kalesi komutanı Kiya Buzrug Ummid'i seçti. Ebu Ali'yi sağına oturttu ve kendisini misyonerlik faaliyetlerinin başına getirdi.
Kasranlı Âdem’in Oğlu Hasan'ı sağına ve ordularının komutanı Kiya Ebu Cafer'i de önüne oturttu ve onlara imamın gelip devletin başına geçeceği güne dek Kiya Buzrug Ummid'in liderliğinde uyum içinde çalışmalarını salık verdi. Ve 23 Mayıs 1124 Cuma günü öldü.
Bu aynı zamanda göz alıcı bir liderliğin de sonuydu. Sünni ve İsmaili birçok vakanüvis onu keskin zekâlı, yetkin, aritmetik, astronomi, büyü ve daha pek çok alanda bilgi sahibi biri olarak tarif eder.
İsmailileri sevmeyen bir Arap biyografi yazarına göre Alamut'ta ikamet ettiği otuz beş yıl boyunca, ne bir kimse ortalık bir yerde şarap içebilmiş ne de testilere şarap doldurulabilmişti. Oğullarından birini şarap içtiği, diğerini ise asılsızlığı kanıtlanmış olan Dai Hüseyin Kaini'nin katlini azmettirmek suçundan idam ettirmişti
Tarih kaynaklarına göre, Haşhaşiler, 1090 yılının eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüt.
Tarikat 11.yy'da İsmaililik mezhebi esaslarına dayanan Fatımiler devleti içindeki dinsel bir hizipleşme sonucu ortaya çıktı. Bu hizipleşme sonucu ortaya çıkan iki koldan biri olan Nizarilik kolunun temsilcisi olan Haşhaşin Tarikatı önce İran sonra da Suriye'ye yayıldı.
Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıktı.
Haşhaşin Tarikatı ideolojik açıdan dönemin Sünni siyasi ve dini çevrelerini düşman olarak gördü. Özel olarak da Abbasi Halifeliği ve onun koruyucusu olan Büyük Selçuklu Devleti esas düşmanları oldu. Topluluk, suikastleriyle tanınırken, iddialara göre suikastlerden önce kendilerinden geçmek için içtikleri haşhaştan isimlerini almışlardır.
Topluluğun, Büyük Selçuklu Devleti zamanında terör estirip, pekçok üst düzey devlet adamını ve Abbasi soyunu öldürdüğü biliniyor. Bu kötü şöhretleri sayesinde, çoğu batı dilinde suikastçi anlamına gelen assasin kelimesi Haşhaşi kelimesinden gelmiştir.
Romanlara ve filmlere konu olan Haşhaşiler, sarp bir kayalığın tepesinde, ulaşılmaz Alamut Kalesi'nde yaşamışlardır.