Küresel ekonomide enflasyon çıkmazı: Bir psikolojik savaş mücadelesi

Yayın Tarihi: 17 Mart 2022 Perşembe 12:30:00

Güncelleme Tarihi: 17 Mart 2022 Perşembe 12:30:00

Yeni tip koronavirüs salgını sonrası artan arz ve talep kaynaklı baskılarla hemen hemen tüm dünya ülkelerinin ortak sorunu haline gelen enflasyonla mücadele, Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı tahribatla daha da zorlaştı.

"Bir ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarında gözlenen sürekli artışı" ifade eden enflasyonun oluşmasında "talep" ve "arz" kaynaklı faktörler ilk sıralarda gösterilse de bu iki olgunun enflasyonu açıklamada tek başına yeterli olmadığı, beklentilerin yönetilmesinin önemli bir paya sahip bulunduğu görüldü.

Bu kapsamda, özellikle 1980 sonrası enflasyon oluşumuna ilişkin yapılan araştırmalarda, üretici ve tüketicilerin geleceğe yönelik fiyat beklentilerinin ölçülmesine ağırlık verildi.

Günümüze gelindiğinde, bir gelişmekte olan ülke problemi olarak nitelendirilen yüksek enflasyonun dünyanın birçok ülkesine yayıldığı görülüyor. Küresel çapta yüksek enflasyonist ortamın oluşmasında ertelenmiş talebin öne çekilmesi önemli bir etken olarak gösterilirken, mevcutta tedarik zincirlerindeki aksaklık ve savaş sonrası artan maliyet kaynaklı baskılar ağırlık kazandı.

Salgın şoku henüz atlatılamadan ortaya çıkan savaşın belirsizlikleri artırması ile zorlu bir süreçten geçen bireylerin enflasyon beklentileri de yönetilemez hale geldi. Artan enerji ve gıda maliyetleri enflasyonist kaygıları körüklerken, teşvike ihtiyaç duyan küresel büyümenin seyri merkez bankalarının mücadele gücünü azalttı.

İletişim politikalarına güvenin de erozyona uğradığı bu süreçte, enflasyon beklentilerinde geçmiş rakamlara duyarlılık arttı, kırılması zor ve meşakkatli bir kısır döngüye girildi.