Ermenistan'ın yeniden saldırganlaşması, istediği sonuçları getirmedi
Yayın Tarihi: 19 Eylül 2022 Pazartesi 12:38:00
Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2022 Pazartesi 12:38:00
Ermenistan mevcut şartlarda barış anlaşması imzalamak istemiyor, çünkü bölgedeki jeopolitik durumun ve bu durum içerisinde sınırların ve barış anlaşması şartlarının kendi aleyhine netleşeceğini düşünüyor.
AA
Dr. Cavid Veliyev, son günlerde yeniden tırmanan Azerbaycan-Ermenistan gerginliğinin nedenlerini ve sonuçlarını kaleme aldı.
12 Eylül'de başlayan ve 14 Eylül'e kadar aralıklarla devam eden Ermenistan saldırıları sonucu 77 Azerbaycan ve 135 Ermenistan askeri hayatını kaybetti. Çatışmaların nedeni konusunda açıklama yapan Azerbaycan Savunma ve Dışişleri Bakanlığı özellikle iki neden üzerinden durdu. Birincisi uzun zamandır, özellikle 31 Ağustos'taki Brüksel görüşmesinden sonra, Ermeni tarafının ateşkesi sürekli ihlal etmesiydi. İkincisi ise 13 Eylül gecesi sınırdaki Ermeni birliklerinin Azerbaycan mevzilerinin arkasına sızarak mayın döşemesi ve aynı anda Ermeni ordusunun ağır silahlarla Azerbaycan mevzilerine saldırmasıydı. Bu açıklamalar, Ermenistan'ın tekrar saldırganlaşmasının sebeplerine ilişkin farklı düşüncelerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Ermenistan barış sürecini sabote ediyor
Ermenistan mevcut şartlarda barış anlaşması imzalamak istemiyor, çünkü bölgedeki jeopolitik durumun ve bu durum içerisinde sınırların ve barış anlaşması şartlarının kendi aleyhine netleşeceğini düşünüyor
Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel'in arabuluculuğu ile 31 Ağustos'ta iki ülke lideri arasında yapılan dördüncü Brüksel görüşünden sonra taraflar arasında nihai barış anlaşmasının imzalanmasına ilişkin umutlar artmıştı. Böylesi bir dönemde, 2020 savaşından sonra en çok kaybın yaşandığı bir çatışmanın olması doğal olarak birtakım soruları gündeme getirdi. Brüksel görüşmesinde en önemli karar "1 ay içinde tarafların barış anlaşması için kendi metinlerini hazırlaması ve kasım ayında tekrar Brüksel'de görüşmelerinin açıklanması" şeklinde idi. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan'ın şartları yerine getirmesi halinde kasım ayında taraflar arasında nihai barış anlaşmasının imzalanabileceğini söyledi. Azerbaycan tarafı iyi niyet göstergesi olarak da Brüksel görüşünden sonra Ermenistan'ın tutuklu 5 askerini iade etti. Bu nedenle, böyle bir ortamda çatışma çıkması Azerbaycan tarafından beklenen bir durum değildi.
Oysa ki Ermenistan daha Brüksel görüşmesinden birkaç gün sonra süreci aktif şekilde sabote etmeye başlamıştı. Örneğin, 2 Eylül'de Nikol Paşinyan, Azerbaycan topraklarının işgali sırasında burada kurulan kukla yönetimin sözde bağımsızlık yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Arkasından Ermenistan Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Armen Grigoryan, Rusya barış birliklerinin bulunduğu Karabağ'a gitti. Bu adımlar aslında diplomatik müzakereleri sabote etme girişimleriydi.
Bunun başlıca sebebi Ermenistan'ın devam eden barış görüşmelerinden memnun olmamasıdır. 2020 savaşından sonra iki ülke arasında önce Moskova, sonra ise Brüksel aracılığı ile barış ve normalleşme süreci devam etmekteydi. İki sürecin sonunda yapılan açıklama ve talepler Azerbaycan'ın tezlerine daha çok uymaktaydı. Bu süreç devam ederken, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev taraflar arasında barış anlaşması imzalanmasını önerdi. 2022'nin şubat ayında ise Azerbaycan, Ermenistan'a, nihai barış anlaşmasını müzakere etmek için beş ana ilke önermişti. Bunlar; devletlerin karşılıklı olarak toprak bütünlüklerini tanıması, toprak iddiasında bulunmaması, kuvvet kullanılmaması, iletişim ve ulaşım hatlarının açılması ve sınırların netleşmesi ile diplomatik ilişkilerin kurulması şeklindeydi.
Azerbaycan tarafından önerilen ilkeler Ermenistan'ı memnun etmedi. Örneğin, son çatışmalardan sonra parlamentoda açıklama yapan Nikol Paşinyan, Azerbaycan'a koridor vermeyeceklerini ve Azerbaycan'ın, Ermenistan'dan Karabağ'ı kendi toprağı olarak tanımasını istediğini açıklayarak, barış görüşmelerinde Ermeni kamuoyunun desteğini almayı hesaplamıştı. Bu açıklama aslında barış görüşmelerine karşı çıkmak için Ermeni kamuoyunun desteğini almak isteyen Paşinyan'ın süreci sabote etmesi anlamına gelmekteydi.
Ermenistan, mevcut şartlarda barış anlaşması imzalamak istemiyor. Çünkü bölgedeki jeopolitik durumun ve bu durum içerisinde sınırların ve barış anlaşması şartlarının kendi aleyhine netleşeceğini düşünüyor. Böylelikle Ermenistan, zamana oynayarak durumun kendi lehlerine değişmesini bekliyor. Bu tarihe kadar ise bir taraftan diplomatik müzakereleri devam ettirdiği görüntüsü yaratsa da aslında önkoşullar aracılığı ile nihai anlaşmaları geciktirmeye çalışıyor. Ermenistan devlet yetkililerinin, devam eden barış görüşmeleri hakkında birbirine zıt açıklamalar yapması bu minvalde değerlendirilebilir. Kısacası, Ermenistan tarafından yapılan sonuncu saldırı da barış görüşmelerine engel olma çabasının bir parçasıdır.
Öte yandan, Ermenistan'ın tezlerini savunan devletler Moskova ve Brüksel görüşmelerinin dışında kalmıştı. Örneğin, ABD ve Fransa bu süreçlere dahil edilmemişti ki sonuncu gelişmelerden sonra Ermenistan'a en çok desteği bu iki ülke verdi. ABD'nin, Azerbaycan'ın kesinlikle kabul etmediği Minsk Grubu temsilcisini ataması, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Ermenistan'ı ziyaret etmesi ve işgalci Ermenistan yönetimine destek mesajları; İran'ın Ermenistan'a SİHA satma çabaları, yapılan destek açıklamaları ve Fransa'nın desteği, Ermenistan'ı barış anlaşmasını imzalamaktan uzaklaştıran gelişmeler olarak değerlendirilebilir. Bu destekler aynı zamanda Ermenistan'ı daha da saldırganlaştırıyor.
Ermenistan istediği sonucu alamadı
Çatışmalardan hemen sonra yaşananlar da aslında Erivan'ın bu sürece önceden hazırlıklı olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim çatışma sonrası Paşinyan zaman kaybetmeden başta ABD, Fransa, İran ve Rusya olmak üzere destek alabileceği devletlerin yetkililerini aradı. ABD dışişleri bakanı ve sözcüsü, İran cumhurbaşkanı ile dışişleri bakanı, Erivan büyükelçisi ve aynı zamanda Fransa cumhurbaşkanı, Ermenistan'a destek verilmesine dikkat çeken devlet yetkilileri oldu. Azerbaycan'ın tutumunu ise Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı ve İslam İşbirliği Örgütü destekledi.
Ermenistan, olaylarla ilgili BM Güvenlik Konseyi ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'ne (KGAÖ) müracaat etti. Fransa'nın da desteği ile 14-15 Eylül tarihlerinde konuyu BM Güvenlik Konseyi gündemine getirmeyi başardı fakat istediği sonucu elde edemedi. Sonunda hiçbir karar veya açıklama yapılmadı. Konuyu Güvenlik Konseyi'ne taşıyan Fransa temsilcisi dışında hiç kimse Ermenistan'ın sözde "toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin ihlal edildiği" iddiasına dair açıklama yapmadı. Güvenlik Konseyi konuşmalarında temsilci devletler kendi devlet politikalarını yansıtan açıklamalarda bulundular. En dikkat çekici açıklamayı ise Azerbaycan'ın tezleriyle birebir örtüşecek bir biçimde BM temsilcisi yaptı. BM'nin Avrupa, Orta Asya ve Amerika Genel Sekreter Yardımcısı Miroslav Jenca, BM'nin tutumunu şu şekilde açıkladı: "Taraflar, toprak bütünlüklerinin ve egemenliklerinin karşılıklı olarak tanınması çerçevesinde sınırların belirlenmesi ve noktaların netleştirilmesi sürecini devam ettirmeli. Taraflar, 10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan üçlü bildirgenin şartlarını yerine getirmekten kaçınmamalı. Tarafları müzakere masasına dönmeye ve bir barış anlaşması imzalamak için adımlar atmaya davet ediyoruz."
Ermenistan, Fransa'nın desteği ile BM Güvenlik Konseyi'nde istediği sonucu alamayınca devreye ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi girdi. Pelosi'nin 17-18 Eylül tarihlerinde birkaç Ermeni asıllı Kongre üyesi ile gerçekleştirdiği Ermenistan ziyareti, Erivan'ı cesaretlendiren bir gelişme oldu. Nancy Pelosi, Türkiye ve Azerbaycan'a karşı işgalci konumundaki Ermenistan'ı desteklediklerini açıklamaktan da çekinmedi. Pelosi'nin bu ziyareti yurt dışındaki Ermeni diasporasını da cesaretlendirdi ve Azerbaycan büyükelçiliklerine saldırılar düzenlendi. Ziyarete paralel olarak Ermenistan'da Azerbaycan ve Türkiye karşıtlığı yükseldi. Bu ziyaret, Ermeni ordusu tarafından gelecekte yeni saldırıların düzenlenmesine neden olabilir. Kasım ayında ABD Kongresi için yapılan seçimlerde Ermeni diasporasının desteğini almayı hedefleyen Pelosi, Kongre'de Azerbaycan ve Türkiye'ye karşı faaliyetlerini daha da artırabilir.
Ermenistan, KGAÖ'de daha önce olduğu gibi yine istediği sonucu elde edemedi. Ermenistan'ın doğrudan talebi KGAÖ'nın Ermenistan'a askeri-politik destek vermesiydi. Fakat Örgütün "iki ülke arasındaki sorunun diplomatik yolla çözülmesi gerektiği"ne dair açıklaması, Erivan'da hayal kırıklığına neden oldu. KGAÖ'nün Ermenistan'a beklediği askeri desteği vermemesinde Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın özel rolünün de altını çizmek gerekiyor. Örneğin, Kazakistan Dışişleri Bakanı Azerbaycan-Ermenistan sınırları netleşmediği için KGAÖ'nın olaya müdahale edemeyeceğini savundu. Öte yandan, Rusya'nın temsilcisinin de KGAÖ'nün bölgeye asker göndermeyi planlamadığını söylemesi Ermenistan'da hayal kırıklığına yol açtı. KGAÖ'nün olaya askeri açıdan müdahale etmemesinde üye olan Türk devletlerinin etkisi büyük olurken, Rusya'nın Ermenistan'a doğrudan yardım etmemesinin nedeni Türkiye ve Azerbaycan'la olan dengeli ilişkileridir.
Sonuç olarak, Ermenistan ister Moskova, isterse de Brüksel aracılığı ile devam eden barış görüşmelerinde, üzerinde ciddi bir diplomatik baskı hissediyor. Ermenistan'ın tutumunu destekleyen bazı devletlerin bu sürecin dışında kalması, Erivan'ı ve bu devletleri rahatsız ediyor. Ermenistan bu tür provokasyonlar yaparak bir taraftan devam eden barış sürecini baltalamaya çalışırken, diğer taraftan ona destek verebilecek devletleri sürece dahil ederek yeni bir müzakere başlatma peşinde. Devam eden barış görüşmelerinden rahatsız olan devletler ise bu süreçte Ermenistan'a destek veriyorlar.
[Dr. Cavid Veliyev, Uluslararası İlişkiler Analizler Merkezi]*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.