0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Yenilenmeyen kaybeder 

Churchill bir gün ünlü iktisatçı John M. Keynes’i arar, “Üstad sizi okudukça fikirlerinizi daha çok benimsemeye başlıyorum” der. Bunun üzerine Keynes,“Çok yazık, ben de o fikirlerimi terk etmek üzereyim” der. Her şey sürekli değişirken değişmeyen, sürekli yenilenmeyen kaybeder. 

Keynes gibi dünyadaki gelişmelerin önünde gidenler, ülkelerin kaderini değiştirebilirler. Bunun için kendini an be an tazelemek gerekir. Churchill bunu başaramadığı andan itibaren çaptan düşmüştür. 

Bilginin hem de her türlü bilginin sürekli değişeceğinin bilincinde olan, yani insanı izleyen Keynes, en hızlı değişimin temel aktörünü bulmuştur: İnsan

Churchill en yavaş değişen devlet mekanizmasına baktığı için en zor değişen, düşüncelerinde, fikirlerinde ve siyasetinde ısrar eden profile dönüşmüştür. 

Günümüzde Çin en hızlı değişen devlet olarak tanımlanmaktadır. Son 30 yılda Çin Komünist Partisi ve Çin devlet yönetimi kadar kendini hızla yenileyip değiştiren bir devlet çok az görülecektir. Bu sebeple Çin ve Çin Komünist Partisi şu anda dünyayı anlamaya çalışanların özellikle baktığı örnek bir küresel vakadır. Tarihine baktığımızda, aynı Çin geçmişte de önce çok hızlı değişip, güçlenip, bilimle, keşif ve icatlar ile haşır neşir olurken birden duraklayıp içine kapanarak bölgesel güç vasfını kaybetmiştir. 

Çin ve Türk tarihi hemen her zaman birbiri ile bağlantılı olmuştur. Çinlilerin bilimde, teknikte, askerlikte ve stratejide geliştiği dönemler Türklerin de dünya sahnesine çıktığı dönemlerdir. 

Son 30-40 yıldır Çin, dünyayı hızla değiştiren bir ülke olarak öne çıkmaktadır ve aynı şekilde Türkiye de son 100 yılı şekillendiren ve son 30-40 yıldır da bölgesini değiştiren, küreyi etkileyen, küresel güç olarak coğrafyasında lider konumdadır. 

Çinliler ve Türkler arasındaki tarihsel kader çizgisi önümüzdeki sürecin Türkiye’nin bilimde, teknolojide, eğitimde, ekonomi ve siyasette nihayet devlet organize etmede yeniden yıldızının parlayacağını gösteriyor. 

Dünyadaki ve ülkesindeki gelişmeleri izleyip ne olması gerektiğini belirleyen liderler, bilime, teknolojiye ve eğitime gerekenden fazla ağırlık veren siyaset ve devlet adamları, tarihe damgalarını vurmaktadırlar. 

Churchill, İkinci Dünya Savaşı’nda etkinliğini korusaydı bugünün küresel gücü Almanya olurdu. Birinci Dünya Savaşı’ndaki İngiliz askeri kayıpları onda ciddi bir travma oluşturmuştu. Churchill bu savaşta da İngiliz askeri kayıplarının artmasından endişe ediyordu. Bu sebeple Almanya ile savaşta her adımı bu travmanın gölgesinde atıyor bu da İngiliz ve ABD askeri varlığını etkin kullanmayı engelliyordu. Bu zaaf ve “geçmişte kalma”, İngiliz ve ABD askeri eliti tarafından tespit edilince Churchill ikinci plana alındı. 

Bu bağlamda dünyayı an be an takip ederek yarının nasıl şekilleneceğini öngören ülke olmak, küresel ve bölgesel güç olmayı garantilemektir. 

Türkler tarihin ilk dönemlerinden beri küresel çapta askeri, siyasi, istihbari ve dolayısıyla ekonomik organizasyonlar kurmayı başarmışlardır. Bugün de bu başarı tekrarlanmaya çok yakındır ve tarihtekilerden belki daha fazlası başarılabilir. Bu başarı eleman olmakla değil, bilim, teknoloji, akıl ve manevî motivasyon ile mümkündür. Burada Maturidi gibi aklı, bilimi, bilgiyi temele alıp ileri bakabilmeliyiz. Tarihimizde bu konuda, Maturidi gibi aklımıza rehberlik edecek âlimlerimiz de vadırr. 

Türkiye son 30-40 yılda ve son 15 yılda az işler yapmadı, daha fazlasını yapmak için de her şey mevcut. Bunun için baş başa verip Türkiye’mizi gelecek yıllara taşıyacak stratejileri üretip yolumuza devam etmemiz gerekmektedir. 

  

  

 

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX