0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Soykırım avcılarının derin sessizliği

Obama’nın geçen hafta Japonya’da atom kurbanları anıtını ziyareti ve yaptığı çelişkili konuşmalar bir türlü yerli ve milli olmayı başaramamış medyanın tabii ki ilgisini çekmedi. Türkiye’de polisin bir göstericiye biber gazını biraz fazlaca sıkması bile kimileri için diktatörlüğün varlığını kanıtlayan yeterli bir nedendir. ABD’nin insanları başka ülkelerden kaçırıp yıllarca mahkemesiz, belgesiz hapsetmesi ve canavarca işkencelerden geçirmesi ise terörle mücadeledir. Böyle düşünenlere “Guantanamo liberalleri” deniliyor. Bakmayın bazılarının zaman zaman şu veya bu partiyi destekler görünmelerine, “profesyoneller” için bunlar olağandır, ama gerçek fıtratları da çoğu zaman tek bir konuda ya da olayda  ortaya dökülür. Hiroşima da bunlardan biridir. 

Soykırım business 

Guantanamo liberallerinin  sürekli uğraşlarından biri Batı’nın işine geldiği oranda ve işine geldiği zamanda tarihteki soykırımları ortaya çıkarmak ve bunlar üzerinden dünyaya ayar vermektir.  Kimi zaman 1915 olayları konusunda olduğu gibi 60 yıl bekler, sonra ABD’nin jeopolitik ihtiyaçları nedeniyle birden coşarlar.  Kimi zaman da Yahudi soykırımı konusunda olduğu gibi Nazilere verilen Amerikan desteğiyle ilgili belgelerin ortadan kaldırılması için 15 yıl beklerler. Ama en büyük uygarlık kırımlarını ise ısrarla gizlerler. Katolik kilisesinin bir dönem insan bile saymadığı Maya, Aztek ve İnka kültürlerinin insanlarıyla beraber yok edilmesi bu liberaller için “özgürlük düzeni kapitalizmin” doğuşunu müjdeleyen gelişmelerden ibarettir. Afrika nüfusunun dünyadaki oranının köleliğin kalktığı 1860’lara kadar 2 yüzyıl içinde yüzde 11’den yüzde 6’ya inmesi de pek de sorun değildir. Zaten onlar için  birkaç milyon beyazın iyi yaşaması, 60 milyon siyahın ölümüne nazaran kat kat önemlidir. 

Asıl dönüm noktası 

Tüm bu acı olayları biliyoruz, fakat insanlık tarihinde tek bir olay vardır ki belki aritmetik olarak ölü sayısı nedeniyle değil de sembolik önemi bakımından diğer hiçbir kırımla karşılaştırılamaz. Bu olay Hiroşima’ya atom bombası atılmasıdır. Kitle imha silahlarının en etkilisi olan atom bombasının önemi şuradadır ki, insanoğlu, tarihinde ilk kez, isterse bütün insanlığı, yani kendini bir daha geri gelmeyecek şekilde yer küreden kazıyacak araca sahip olmuştur. Yeryüzündeki atom silahlarının imha gücü insan başına 3 ton dinamite eşittir. İnsanlık tarihinde bir dönüm noktasının ifadesi olan bu silahı kullanan ilk ve tek güç lanetli ABD’dir. Kendini çok uygar sanan bazıları Amerika için Müslümanlar tarafından kullanılan “büyük şeytan” ifadesiyle alay etmeye çalışıyorlar, ama bu denli şeytani bir eyleme imza atmış olan bir devlete başka ne denilebilir? 

Obama ve yüzsüzlük 

Obama, geçen hafta Hiroşima’ya gitti, özür bile dilemedi. Soykırım avcısı akademisyenler de ağızlarını açıp tek kelime söylemedi. ABD Başkanı o kadar da duygusuz ve merhametsizdi ki  Hiroşima için “o gün gökten ölüm yağmıştı” bile diyebildi, sanki ölüm yağdıran kendi uçakları değilmiş gibi. Bunlar hep en acımasız şekilde davranıp,  en insancıl nutukları atmaya o kadar alışmışlar, insanlar da onları o kadar şımartmış ki,  Obama bir de “atom bombasının yeryüzünde varlığı kabul edilemez” diyebiliyor. Ancak biliyoruz ki, ABD Başkanı ülkesinin elindeki nükleer silahları geliştirmek için her yıl 30 milyar dolar harcıyor ve bunu 30 yıl sürecek bir programa bağlamış durumda. ABD tarihinin en zalim Başkanı rolünü üstlenen ve döneminde Ortadoğu’da milyonlarca insanın can verdiği Obama, baba ve oğul Bush’a nazaran bile nükleer silahlar konusunda çok daha sahiplenici olmuştur. Liberallerin her zamanki ikiyüzlüğüyle bir yandan barış nutukları atarken, diğer yandan atom stoklamıştır. Geçen hafta Japonya’da “atomun zararları” konusunda hikaye anlatan Obama daha 2009 yılında Prag’da yapılan konferansta “ABD nükleer silahlarının etkinliğinin şart olduğu” şeklindeki nutkunu unutmayı tercih etmiştir. Bu ayın başında da ABD’nin konuyla ilgili Devlet Sekreteri Gottemoeller “silahlanma yarışı sürdükçe ve özellikle Asya silahlandıkça, ABD de nükleer silahlarını geliştirecektir” demiştir. Siz bu cümleyi “gerekirse Çin’e ya da Kore’ye yine atom bombası atabiliriz” şeklinde de anlayabilirsiniz. 

Barbarlığın zirvesi 

Obama’nın Japonya ziyaretinde çok ilginç bir olay yine tekrarlandı. Hemen her üst düzey ABD yetkilisinin Japonya’ya gelişinde olduğu gibi yine ABD üslerinde çalışan bir Amerikalı, bir Japon kızı kaçırdı, ırzına geçti ve öldürdü. Halk arasında çok büyük bir tepki yaratan bu olay nedeniyle ülkedeki Amerikan tesislerinin bir ay kapalı kalması öngörülüyor. Gerçi ABD askerlerinin tecavüz sayısı  70 yılda binleri bulmuştur ama Japonlar soruyor: Acaba her önemli ziyarette tekrarlanan bu saldırı ve cinayetler bilinçli ve kasıtlı bir şekilde verilen barbarca bir mesaj mıdır?  Bu soruyu sormakta çok haklılar ve daha sorulacak çok soru var. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX