0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Bağrıma ey ayrılık dikeni her zaman saplanma!

“Bağrıma, ey ayrılık dikeni! her zaman saplanma

Ey gönül! Yüz eziyet gelse; göze başkasını alma.

Bin bela yüzlense ey can! Yardan ayrılma.

Olsa yüz bin canım al ey hicran! Lakin kılma,

Yarımı benden cüda, yahut beni ondan cüda.”

Bu yıldan geçen yıla bakıyorum da aklımda en fazla yer eden, “Diyarbakır Anaları” oluyor!

Evet, beş benzemezlerin ittifakları, birbiriyle kanlı bıçaklı düşmanların birlikteliği, gök yere inse, yer göğe çıksa bir araya gelmez denilenlerin bir araya gelmesiyle, Türk siyasetinde dengeler değişti, büyükşehirler el değiştirdi..!

Dünkü yoldaşlar yoldan çıktı kendilerine başka başka yoldaşlar tuttular!

Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya (sav)  ilk ayetlerin indiği Mekke ve mübarek bedeninin yattığı Medine üzerindeki devlet, İsrail ile kol kola girdi..!

Ama ben yine de geçen yılın, hatta yakın yılların en akılda kalıcı dahası aradan yıllar geçince anlamı daha da anlaşılacak olan olayı, “Diyarbakır Anaları” dır diyorum!

Yukarıdaki mısraların sahibi, 519 yıl önce yarın h (3 Ocak 1501) ebediyete göçmüş olan Türk şairi Ali Şir Nevai!

Ayrılık dikeninin en çok da anaların bağrını kanattığını  bilmeyen görmeyen varsa, kalksın “Diyarbakır Anaları”na gitsin!

Bu acıların bir daha yaşanmaması ayrılık dikeninin bağırları acıtmaması için yapılacak bir şey yok mu?

Var elbette!

Geçen sene de vardı yapılacak olanlar!

Diyarbakır Analarının evlatlarını kaçırıp dağa kaçıranların,  Mekke, Medine üzerinde oturan, şimdilerde İsrail ile ittifak kuranların bir tek hedefi var, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti!

Bir de 15 Nisan vardı..!

15 Nisan 1919!

15 Nisan 1919’da da Anadolu anasının bağrında bitti, ayrılık dikeni!

Nasıl mı?

15 Nisan 1919’da dünün PKK’sı Yunan, Al Bayrağı çiğneyerek çıkmıştı, Çaka Beyin emaneti İzmir’e!

Peki, bırakınız ülkemizdeki evlatlarımızı, kaç İzmirli evladımızı elinden tutup da o günlerin yaşandığı  mekanlarda anlatabildik, o ayrılık dikeninin acısını!

“Zito Venizelos” diye bağırması istendikçe reddeden, reddettikçe de göğsünde süngü yarası açılan Miralay Süleyman Fethi Bey’in kabrini, kaç İzmirli genç biliyor?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de ilk adımı 1919’da atılmıştı!

Samsun’a atılan ilk adım yeni doğacak çocuğun ana rahmine düşmesi, Amasya, Erzurum ve Sivas Kongreleri de ana rahminde döllenmesidir!

Peki, kaç evladımız elinden tutulup da bugünkü adı, “Kurtuluş yolu” olan yolda yolculuğa çıkarıldı?

Özellikle de terörün kıskacında olan, dağa kaçırılan ailelerin çocukları..!

Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı el ele verseydi, özel bir KYK çıkarılsaydı, bu alanda yapılacak projelere maddi, ayni katkı sağlayanlar yaptıkları katkıyı vergiden düşselerdi, yapılan bu tarih kültür gezisi TRT’den yayınlansaydı, çok güzel olmaz mıydı?

“Olurdu elbette” dediğinizi duyar gibiyim!

Sorarım sizlere, bu ülkenin ödenekli sanat kurumları repertuarlarına bu konuları almayacak da neleri alacak?

100.yılında Türkçe, Kürtçe bir tiyatro oyunuyla Miralay Süleyman Fethi Bey anlatılsa fena mı olur?

Geçti mi yani, yapılacak bir şey kalmadı mı?

Olmaz mı!

2020’de, 100 yıl önce yaşanmış anlatılacak o kadar çok anlatılacaklar var ki!

Bugün senenin ilk günü, hayırlı seneler olsun!

İlk günlerin mahmurluğu geçsin, Perşembe günü de onları yazalım...

Ahmet Yenilmez Diğer Yazıları

Benden demesi

16 Nisan 2024

Distopya

14 Nisan 2024

Gerçekten o kadar etkili miyiz dünyaya?

11 Nisan 2024

Seçim mi seferberlik mi?

09 Nisan 2024

Beceremedi

07 Nisan 2024

Yerel yönetimler

04 Nisan 2024

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX