0530 708 54 54
0530 708 54 54
14 Aralık 2019 Cumartesi 08:00:00 - Güncelleme:14 Aralık 2019 Cumartesi 08:00:00

Bağırsak florası için yoğurt yiyin

Beynimizdeki kadar sinir hücresi içerdiğinden ötürü 'ikinci beyin' dediğimiz bağırsakların florasını korumak için en önemli besin yoğurttur. Diğer süt ürünleri, et, tavuk, balık ve yumurta da bolca tüketilmelidir. 

Dahiliye Uzmanı Doç. Dr. Yavuz FURUNCUOĞLU

Bugün, son yıllarda çok popüler olan ve neredeyse birçok hastalığın kaynağı durumuna gelen bağırsak floramızdan bahsedeceğim. Bazı tanımların ne anlama geldiğini sunarak yazıma başlamak istiyorum. İnsan vücudunda  beraber yaşadığımız ve insana faydalı olan mikroplar (bakteri, mantar, virüs, arkea, protozoalardan oluşan) topluluğuna 'mikrobiyota' denilir. Bunların bağırsakta bulunmasına ise 'bağırsak florası' veya 'mikrobiyotası' denir. Vücudun deri, ağız, bağırsaklar gibi bölgelerine yerleşiktir ve o bölgenin “florası”veya  “mikrobiyota”sı adyla anılır. Boğazda bulunanına boğaz florası gibi… İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunurken; yararlı bakteri sayısıysa bunun 10 katıdır. Bağırsaktaki mikrobiyota 2 kilo ağırlığında olup, iki tenis kortu büyüklüğündedir. Diğer yandan, bağırsaklarımız beynimizdeki kadar nöron (sinir hücresi) içermektedir. Bu nedenle bağırsaklarımıza ikinci beyin denilmektedir. Beyinle bağırsak arasındaki bağlantı çok önemlidir. 

NORMAL DOĞUM YAPILMALI

Tüm insanlarda ortak bir mikrobiyota (kor mikrobiyota) vardır ve bağırsak mikrobiyotasının yaklaşık yüzde 50’sini oluşturmaktadır. Geri kalan kısmıysa genetik, yaşanılan çevre, kültürel özellikler, beslenme-diyet, antibiyotik ve gıda katkı maddelerine maruz kalma gibi çevresel etkenlere göre değişmektedir. Beslenmenin mikrobiyotayı değiştirdiği, hatta genlerimizi  de etkilediği belirtilmektedir.  Kilo kontrolünde de kişiye özel “mikrobiyota esaslı diyetler” ortaya çıkacaktır. Gebeliğin ilk gününden, bebeğin ilk 2 yaş dönemine kadar olan bu 1000 günlük dönem birçok sistemi etkilemektedir ve bu bölümün anneyle ilgili olduğu gösterilmiştir. Annenin gebelik dönemi, doğum şekli, emzirme (anne sütü) ve diğer beslenme ilişkili faktörlerin, mikrobiyota üzerinde geçici ya da kalıcı değişikliklere neden olduğu gösterilmiştir. Doğum şeklinin, mikrobiyota üzerine en etkili faktörlerden birisi olduğu düşünülmektedir. Normal doğum bu nedenle de önemlidir. Sezaryenin bağırsak ve solunum mikrobiyotası üzerine etkilerini azaltmak için sezaryen rakamlarının mutlaka kabul edilebilir düzeye indirilmesi gerekmektedir. Annenin gebelik  sırasındaki beslenmesi, gebe kalmadan önceki  şişmanlığının, annenin gebelikteki stres durumunun da olumsuz etkileri olduğu gösterilmiştir.  Erken dönem mikrobiyota üzerine etkili bir diğer önemli faktör, anne sütüyle beslenmedir. Dünya Sağlık Örgütü, yaşamın ilk 6 ayında tek başına, 2 yaşına kadar ise diğer besinlerle birlikte anne sütü verilmesini önermektedir. Anne sütüyle beslenen bebekler alerjik hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, obezite, şeker hastalığı, kan kanseri gibi hastalıklardan da korunmaktadır. Aşırı hijyenik yaşam şekli de flora üzerine olumsuz etki yapmaktadır. 

HASTALIK FLORAYI DEĞİŞTİRİR 

İnsanın bağırsak mikrobiyotası bir yıl içinde fazla değişiklik göstermemektedir. Hastalık esnasında ise değişebilmektedir ve buna disbiyozis (bozulmuş bağırsak mikrobiyotası) adı verilir. Bazı faktörler mikrobiyotanın gelişimine veya bozulmasına etki etmektedir. Bu aktörlerden en önemlisi mide asididir. Midemiz sürekli asidik bir ortama sahiptir. Bakteriler bu asidik ortamda ölürler ve zararlı bakterilerin bağırsağımıza ulaşmasını engeller. Mide asiditesi azaldığında, bu koruma mekanizması bozulur.  ilerleyen yaşla birlikte gelişen  mide bezlerindeki küçülme asidi azaltır ve bu da bağırsak mikrobiyotasının ileri yaşlarda değişiminin başlıca nedenidir. Diğer birçok faktör de vardır. İnsanlarda diyetle mikrobiyota çok hızlı (48-72 saat içinde) değişmektedir. Probiyotikler (yararlı mikroplar) ve prebiyotikler (bağırsakta yararlı bakterilerin faydalandığı gıdalar) alındığında etkili olmaktadır. Beslenme ve mikrobiyota arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Beslenme genetik fonksiyonunu da etkilemektedir.  

FERMENTE BESİNLER ÖNEMLİ 

Süt ve süt ürünleri; et, tavuk, balık, yumurta ve kurubaklagiller, sebze meyveler ve tahıllar, yeterli miktarlarda ve dengeli olarak tüketilmesi sağlıklı mikrobiyota için önerilmektedir. Anne sütünden sonra ilk tamamlayıcı besin yoğurttur. Sağlık yönünden çok faydası bulunan yoğurt prebiyotik olarak düşünülmektedir, probiyotik olarak kabul edilmemektedir. Ancak piyasada satılan probiyotikli yoğurtlar için soğuk zincir çok önemlidir. Besinler arasında tercih yapılırken, diyet karbonhidrat, yağ ve protein oranlarını dengeli tutacak, prebiyotik alımını artıracak, doğal probiyotik alımına destek olacak, fermente besinlerin kullanımı yararlı olacaktır.  

MİDE İLAÇLARINA DİKKAT 

Bazı mide ilaçları (PPI) ve antibiyotikler ise floraya zarar verebilmektedir. Bunların dışında bağırsak hareketliliğini artıran ilaçlarının, bağırsak yumuşatıcıları, morfin türevleri ve  bazı romatizma ilaçları da (NSAİİ) floraya olumsuz etkileri olmaktadır. Bağırsak mikrobiyotasının metabolizma ve bağışıklık sistemi üzerine etkileri oldukça fazladır.

GEREKSİZ ANTİBİYOTİK ALINMAMALI

Erken dönem mikrobiyota üzerine yapılacak tüm olumlu çabalar, önce çocuklukta sonra erişkin dönemde, daha sağlıklı ve verimli toplumun olmasını sağlayacaktır. Gıda katkı maddelerinin mikrobiyota üzerine etkileriyle ilgili yapılan çalışma sayısı çok azdır. Bu çalışmalarda katkı maddelerinin çoğunluğu olumsuz, az bir kısmı ise olumlu gibi görünen etkiler göstermişlerdir. Ancak deney hayvanlarının ve modellerinin farklılığı nedeniyle net bir sonuç çıkarılamamaktadır. Bu yüzden gıda katkı maddelerinin insanlarda etkisini ortaya koyacak çok sayıda çalışmaya ihtiyaç vardır. Sağlıklı yaşlanma için yanlış beslenme tedavi edilmeli, diyet lif içermeli, kırsal tipte beslenmeli, gereksiz antibiyotik kullanmamalı ve lüzumu halinde probiyotik desteği sağlanmalıdır.

Bağırsak mikrobiyotasındaki değişikliklerin aşağıdaki hastalıklarla ilgisi olduğu ortaya konulmuştur.

1. Kanser 

2. Obezite 

3. Depresyon 

4.  Panik Atak 

5.  Parkinson

6.  Egzama

7.  Safra Taşı 

8.  Böbrek Taşı

9.  Alzheimer 

10.  Otizm

11. Kaygı Bozuklukları 

12. Kolesterol Yüksekliği

13. Karaciğer Yağlanması

14. Koroner Kalp Hastalığı 

15. Romatoid Artrit, Romatizma

16. Multipl Skleroz (MS hastalığı)

17. İdiopatik Trombositopenik Purpura 

18. Şeker Hastalığı, İnsülin Direnci 

19. Kronik Yorgunluk Sendromu

20. Otoimmün Hastalıklar 

21. Bağırsak Hastalıkları 

22. Metabolik Sendrom

23. Ailevi Akdeniz Ateşi

Etiketler :
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX