0530 708 54 54
0530 708 54 54
15 Nisan 2019 Pazartesi 11:42:00 - Güncelleme:15 Nisan 2019 Pazartesi 13:58:00

"Beslenme konusunda en çok bu hatayı yapıyoruz" Fitoterapi Uzmanı Ümit Aktaş açıkladı...

Mevsim geçişleri pek çok insan üzerinde olumsuz etki bırakıyor. İnsanlar bahar mevsimlerinde vücut kırgınlığından ve devamlı uyku hâlinden şikâyet ediyor. Peki, bahar kırgınlığı nedir, vücut direncimizi artırmak için neler yapmalıyız? Fitoterapi Uzmanı Ümit Aktaş, insanların sağlıklı yaşam ve beslenme konusunda merak ettiği bütün konuları anlattı.

Baharın yüzünü göstermeye başlamasının ardından vücut kırgınlığı, depresyon ve devamlı uyku hâline ilişkin şikayetler de artmaya başladı. Mevsim geçişlerinin insanlar üzerinden olumsuz etkilerini, bu dönemde yapılması gerekenleri ve doğru bilinen yanlışları Fitoterapi Uzmanı Ümit Aktaş ile konuştuk.

Aksam.com.tr’ye konuşan Ümit Aktaş, “Kemik suyuyla pişen yemeklere, sakatata, evde kurulan turşulara, evde mayalanan yoğurda sırtımızı döndük, geleneksel mutfağımızdan koptuk. Bu şifalı besinlerin yerine bizi hasta eden zehirleri koyduk. Karbonhidrat ağırlıklı bir beslenme modelimiz var. Çok fazla şeker tüketiyoruz. Çok fazla fastfood yiyoruz. Günlük hayatımızdaki en büyük sorun ise hareketsizlik ve kronik stres.” diye konuştu.

İşte beslenme konusunda en çok yapılan hatalar ve bahara girerken dikkat edilmesi gerekenler…

Günümüzde herkes çok sık hastalanmaktan ve hastalığının çok zor geçtiğinden dert yanıyor. Hastalıklar neden bu kadar sıklaştı? Ve neden bu kadar uzun sürüyor?

“BESİNLERİN SİZİ BESLEMESİ GEREKİR, ZEHİRLEMESİ DEĞİL”

Bunda birkaç faktör rol oynuyor. Öncelikle kötü besleniyoruz. Siz vücudunuza ihtiyacı olan besini vermediğinizde ne olur? Bağışıklık sisteminiz etkin bir şekilde çalışamaz. Bu yanlışa devam ederseniz de bağışıklık sisteminiz tamamen çöker. Besin ne demek? Vücuttaki tüm metabolik faaliyetlerin düzgün bir şekilde çalışmasını, vücudun enerji santralleri mitokondrilerin optimum enerji üretmesini sağlayan vitaminler, mineraller, fitobesinler, protein içeren yiyeceklerdir. Kısacası besinlerin sizi beslemesi gerekir, zehirlemesi değil. Ama maalesef besin yerine içi katkı maddeleriyle, kimyasallarla dolu yiyecekler tüketiyoruz. Gerçek besinlerden uzaklaştıkça vücudumuz da hastalıklarla savaşma gücünü kaybediyor. Zaten işlenmiş yiyecekler, bunların içindeki zehirler yüzünden vücudun kendisi bir savaş yerine dönmüş.

“GELİŞİGÜZEL BESLENME, FAYDALI BAKTERİLERİ KATLEDİYOR”

Genelde göz ardı edilen başka bir unsur daha var: Bağırsak floramızdaki ekosistem. Son yıllarda elde edilen bilimsel bulgular mikrobiyomun tüm hayati fonksiyonlarda önemli bir role sahip olduğunu gösteriyor. Bugün artık bağışıklık sisteminin bağırsak floramızdaki dost bakterilerle etkileşim içinde olduğunu biliyoruz. Basit bir soğuk algınlığına ya da gribal bir enfeksiyona yakalandınız diyelim, eğer bu bakteriler düşmanı algılayıp bağışıklık sistemine emir vermezse bağışıklık sistemindeki savaşçı hücreler harekete geçmiyor. Maalesef diyetimiz probiyotik zengini fermente besinlerden, dost bakterilerin ana besin kaynağı olan bitkisel gıdalardan yana fakirleştiği için bağışıklık sistemimiz etkin bir şekilde çalışmıyor. Gelişigüzel kullanılan antibiyotikler, şeker, vücudun şeker olarak algıladığı ekmek, börek, çörek gibi karbonhidratlar ve işlenmiş yiyeceklerin içindeki kimyasallar faydalı bakterileri katlederken, zararlı olan bakterilerin çoğalmasına neden oluyor. Böyle bir tablo içinde sık sık hastalanmamız, hastalıkların bu derece uzun sürmesi hiç de şaşırtıcı değil.

“AÇIK HAVADA YAPILAN YÜRÜYÜŞLER, GEÇİŞİ HAFİFLETECEKTİR”

Bahar mevsimlerinde vücut kırgınlıkları neden yaşanıyor? Vücut direncimizi artırmak için neler yapmalıyız?

Bahar mevsimine girerken kendinizi hâlsiz, bitkin, hatta depresif hissetmenizin nedeni vücudun kendini yeni mevsime göre ayarlamasıdır. Günlerin uzaması ile birlikte sistem otomatik olarak hormon seviyesini dengeler. Kış aylarında, yani günler kısayken vücut daha çok melatonin üretir. Neden? Çünkü gecenin karanlığında geçirdiğimiz zaman uzamıştır ve uyku hormonu olarak bilinse de pek çok şifalı etkisi olan melatonin sadece geceleri salgılanır. Bu da sistemin aynı ilkbahar aylarında olduğu gibi bir değişim sürecinden geçmesi anlamına gelir. İlkbaharda ise artan ışık seviyesine göre vücutta daha çok serotonin üretilmeye başlar. Bu tür değişimler birkaç hafta boyunca kendinizi daha bitkin, daha hâlsiz hissetmenize neden olabilir. Açık havada yapılan yürüyüşler ve sağlıklı bir beslenme modeli, semptomları daha hafif geçirmenizi sağlayacaktır.

“İŞLENMİŞ YİYECEKLERİ HAYATINIZDAN ÇIKARIN”

Son zamanlarda sağlıklı beslenme konusu çok gündemde. İnsanlar bu yöntemi hayatlarında kullanmaya özen gösteriyor. Bu konuda bizlere hangi tavsiyeleri verebilirsiniz? Ve sağlığımızı hangi yiyecekler bozuyor?

Mevsim sebzeleri tüketin, serada yetişmiş sebzelerden, meyvelerden -bunlar hormon ve bol bol tarım ilacı içerir- uzak durun. İşlenmiş yiyecekleri hayatınızdan çıkarın. Geleneksel yöntemlerle yetiştirilmiş hayvanların etini, serbest gezen tavuk ve bu tavuğun yumurtasını tüketmeye özen gösterin. Ceviz, badem, fındık gibi kuruyemişleri, ev yoğurdunu, evde kurduğunuz turşuyu, ev sirkesini sofranızdan eksik etmeyin. Mutfağınızı zerdeçal, zencefil, çörek otu, kırmızıbiber, kimyon, kekik gibi şifalı baharatlarla zenginleştirin. Ekmek, makarna, börek, çörek gibi buğday ürünlerinden uzak durun. Modern buğdayın içindeki gluten tam bir sağlık zararlısıdır.

“DOĞRU BESLENİRSENİZ, HİÇBİR SEKTÖRÜN KURBANI OLMAZSINIZ”

İnsanlar ilaç sektöründen kaçarken ilaçsız ve doğal beslenme sektörünün bir kurbanı mı oldu?

İki sektör arasında böyle bir benzetme yapmak doğru değil. Terazinin bir yanında geleneksel yöntemlerle tarlasını ekip, atadan kalma tohumunu ekip size sağlıklı besinler sunan çiftçi; endüstriyel maya yerine şirden mayası kullanarak probiyotik zengini peynirler yapan peynir üreticisi; zeytininden en kaliteli, en doğal zeytinyağını yapmak için çabalayan zeytinyağı üreticileri var. Bu örnekler böyle uzar gider. Terazinin diğer yanında ise milyar dolarların döndüğü büyük ilaç şirketleri var. Sadece para odaklı bu endüstri öyle güçlü ki bilimsel yayınların, hatta tıp eğitiminin kontrolünü elinde tutuyor. İlaçların ciddi yan etkilerini gizliyor, faydalarını abartıyor, hastanın şifa bulmasından ziyade cebinin dolmasına bakıyor. Sözün özü; ilaç kullanırken de, hak ettiğiniz temiz gıdayı sofranıza getirirken de bilinçli olmalı, dürüst ve doğru üreticiyi bulmalısınız. Sadece gerektiği zaman gerektiği kadar ilaç kullanır, sağlığın temelinin doğru beslenmek olduğunu unutmazsanız hiçbir sektörün kurbanı olmazsınız.

“VÜCUDUN KENDİNİ İYİLEŞTİRMESİ İÇİN GERÇEK BESİN GEREKİYOR”

Sağlıklı yaşamın formülü doğru beslenmekten mi geçiyor?

Evet. Bunu her zaman söylüyorum. Eğer doğru beslenir, vücudunuza ihtiyacı olan besini verirseniz vücut zaten hastalıklardan korunur, hastalık oluştuğunda da kendini iyileştirmeyi bilir. Vücudun kendini iyileştirme mekanizmalarının devreye girmesi için onu içi zehirle dolu işlenmiş yiyecekler yerine gerçek besinlerle beslemeniz gerekiyor. Devamlı hamburger, pizza, makarna yiyen, elinden abur cubur, gofret, cips düşmeyen biri mi sağlıklıdır, yoksa mevsim sebzeleri, ev yemekleri, evde mayalanmış yoğurt, yumurta, deniz balığı yiyen biri mi? Cevap açık.

“KANSERLİ HÜCRE HER ZAMAN OLUŞUR, SAĞLIKLI BİR VÜCUT BUNU YOK EDER”

Kanser vakaları neden bu kadar arttı?

Bugün dünyamız, dedelerimizin, büyükannelerimizin zamanında var olmayan yüzlerce toksinle zehirlenmiş durumda. Az ya da çok tüm bu toksinlere, ağır metallere maruz kalıyoruz. İşin kötüsü tüm bu toksik saldırıya karşılık vücudumuza ihtiyacı olan besini vermiyoruz. Aslında vücutta her gün kanserli hücreler oluşur. Ama sağlıklı bir vücut, sağlıklı bir bağışıklık sistemi bu hücreleri bulur ve yok eder.

“GELENEKSEL MUTFAĞIMIZDAN KOPTUK”

İnsanlar günlük hayatlarında ve sofralarında genelde hangi hataları yapıyor? Nelere dikkat etmeliyiz?

Kemik suyuyla pişen yemeklere, sakatata, evde kurulan turşulara, evde mayalanan yoğurda sırtımızı döndük, geleneksel mutfağımızdan koptuk. Bu şifalı besinlerin yerine bizi hasta eden zehirleri koyduk. Karbonhidrat ağırlıklı bir beslenme modelimiz var. Çok fazla şeker tüketiyoruz. Çok fazla fastfood yiyoruz. Günlük hayatımızdaki en büyük sorun ise hareketsizlik ve kronik stres. Daha hareketli bir yaşam sürerek etkili bir stres kontrolü de sağlamış olursunuz. Bir taşla iki kuş.

YAPILAN YANLIŞLAR VE YAPILMASI GEREKEN DOĞRULAR

Sağlık beslenme konusunda insanların yanlış bildiği ve uyguladığı bilgiler nelerdir?

Yanlış: Sağlıklı olmak için yağı kesmek gerekiyor.

Doğrusu: Soğuk sıkım sızma zeytinyağı, tereyağı ve tüm hayvansal yağlar sağlık için elzemdir. Uzak durmanız gereken rafine yağlar ve margarinler, yani trans yağlardır. Sağlıklı yağları keserseniz kilo alırsınız, diyabet hastası olursunuz, hatta beyniniz bile çalışmaz.

***

Yanlış: Çiçek özü ve mısır özü yağı sağlıklı yağlardır.

Doğrusu: Mısır ve çiçek özü yağlarının bitkisel olduklarına bakmayın. Üretim aşamasında maruz kaldıkları ısı yüzünden bunların içinde kanserojen maddeler oluşur.

***

Yanlış: Kırmızı et zararlıdır, bu yüzden kısıtlanmalı.

Doğrusu: Zararlı olan sosis, salam gibi işlenmiş et ürünleridir. Değerli bir protein kaynağı olan kırmızı et, son derece hayati mineraller ve besin maddeleri içerir. Geleneksel yöntemlerle yapılan pastırma ve sucuk tükettiğinizde sadece bunları değil, etin fermantasyonu sırasında oluşan dost bakterileri de vücudunuza almış olursunuz.

***

Yanlış: Ekmek değerli bir besindir, ekmek yemeden doyulmaz.

Doğrusu: Modern buğdayın içindeki gluten molekülü bir sağlık zararlısıdır. İster tam buğday, ister kepekli olsun, bu değişmez. Ekmek vücutta şeker olarak metabolize olduğu için kan şekerinin yükselmesine ve daha çok acıkmanıza neden olur. Ekmek gerekli bir gıda değildir, zararlıdır.

***

Yanlış: Günde altı öğün yemek yemek metabolizmayı hızlandırır.

Doğrusu: Bu doğru bilinen yanlış yüzünden metabolizmanız falan hızlanmaz, aksine sisteminiz devamlı insülin ürettiği için kilo alırsınız.

***

Yanlış: Beynin iyi çalışması için şeker tüketmelisiniz.

Doğrusu: Tam aksine şeker beyninizin bulanmasına neden olur. İşinize, dersinize konsantre olamazsınız. Alzheimer’ın bu kadar artmasının nedeni aşırı şeker tüketmemizdir.

***

Yanlış: Güneş kanser yapar, güneşten uzak durulmalı.

Doğrusu: Esas güneşten uzak durursanız kanser olursunuz! Vücudunuz D vitamini üretmek için güneş ışınlarına ihtiyaç duyar. Öğlen 11.00 ile 13.00 arasında güneşlenmelisiniz. D vitamini rezerviniz boşsa bağışıklık sisteminiz çöker, kansere yakalanma, kalp krizi geçirme riskiniz ciddi oranda artar.

(Kaynak: aksam.com.tr)

Etiketler :
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX