0530 708 54 54
0530 708 54 54
16 Ekim 2019 Çarşamba 12:38:00 - Güncelleme:16 Ekim 2019 Çarşamba 12:40:00

Tunus’ta demokrasinin üçüncü baharı

Nahda Hareketi seçimlerden birinci parti olarak çıkmış olmasına rağmen, önceki iki seçimle kıyaslandığında oy oranının ve buna paralel olarak milletvekili sayısının azaldığı görülüyor.

Bir hafta arayla parlamentosunu ve cumhurbaşkanını yenileyen Tunus’ta kazanan demokrasi oldu. Demokrasinin kökleşmesi ülkenin gelir dağılımında daha adil bir düzene kavuşması yolundaki umutları artırdı.

Ülkede 14 Şubat 2011 Hürriyet ve Onur devriminden sonra üçüncü kez yapılan genel seçimler Tunus Nahda Hareketi Partisi’nin zaferiyle sonuçlandı. 6 Ekim 2019 seçimlerinin resmi sonuçlarına göre Nahda 217 üyeli parlamentoda 52 vekille temsil edilecek. 13 Ekim’de ikinci turu yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ise bağımsız Kays Said açık farkla kazandı.

Kara para aklama töhmetiyle tutuklanan, ancak seçim sürecinin nezaheti gerekçesiyle serbest bırakılan Cumhurbaşkanı adayı Nebil el-Karvi’nin Tunus’un Kalbi partisi parlamentoda 38 sandalye kazandı. Karvi, 8 yıldır iktidarda bulunan Nahda ile koalisyon yapmayacaklarını, muhalefette kalacaklarını açıkladı.

Parti yönetimi bir yandan seçim zaferini ilan ederken bir yandan da parti kurmaylarını bir özeleştiri toplantısına çağırdı. Aynı zamanda yeni seçilen vekiller başta olmak üzere parti örgütlerine halkın tamamıyla ilgilenmeleri, sorunları dinlemeleri talimatı verildi.

Yeni seçilen parlamento 2024’e kadar görev yapacak. Meclis ve hükümet başkanlığını Nahda’nın alması aritmetik olarak mümkün görünmekle birlikte muhtemel koalisyon senaryolarına göre meclis başkanlığı pazarlık konusu olabilir.

Nahda, seçim kampanyası sırasında toplumun zayıf ve unutulmuş kesimlerine daha fazla hizmet vaat etti. Ülkede demokrasiye geçiş sürecinin güçlendirilmesi, halkın satınalma gücünün artırılması, işsizliğin azaltılması, güvenlik, terörle, yolsuzluk ve kaçakçılıkla mücadele Nahda’nın seçim programının ana başlıklarını teşkil ediyordu. Parti, seçim zaferinin ardından 9 Ekim Çarşamba günü yaptığı açıklamada, ülke yönetimini diğer partilerle müşterek olarak üstleneceklerini, seçim programlarıyla hiç olmazsa kısmen uyuşan parti ve listelerle anlaşma yollarını arayacaklarını açıkladı.

Nahda Hareketi seçimlerden birinci parti olarak çıkmış olmasına rağmen, önceki iki seçimle kıyaslandığında oy oranının ve buna paralel olarak milletvekili sayısının azaldığı görülüyor. Parti 23 Ekim 2011 seçimlerinde 89 vekille yine birinci parti, 26 Ekim 2014 seçimlerinde 69 milletvekiliyle ikinci parti olmuştu. Parti yönetimi bir yandan seçim zaferini ilan ederken bir yandan da parti kurmaylarını bir özeleştiri toplantısına çağırdı. Aynı zamanda yeni seçilen vekiller başta olmak üzere parti örgütlerine halkın tamamıyla ilgilenmeleri, sorunları dinlemeleri talimatı verildi.

“Hürriyet ve Onur” meşalesini Cumhurbaşkanı Kays Said devralacak

Parlamento seçimlerinden bir hafta sonra, 13 Ekim Pazar günü ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu yapıldı. 15 Eylül’de yapılan birinci turda 26 aday çıkmış ve bunlardan 24’ü yarışmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk kez yarışan Nahda’nın adayı halen meclis başkan yardımcılığı görevini yürütmekte olan Abdulfettah Moro idi. Bağımsız aday Kays Said yüzde 18, Tunus’un Kalbi Partisi’nin lideri Nebil el-Karvi yüzde 15 civarında oy alarak ikinci tura kaldı. Nahda adayı Moro ise yüzde 13’e yakın bir oy oranıyla yarışı üçüncü sırada tamamladı.

Nahda ikinci turda açık ve güçlü bir şekilde 61 yaşındaki bağımsız aday Prof. Dr. Kays Said’i destekledi. 24 Eylül’de şura meclisi tarafından açıklanan destek, 9 Ekim’de hareketin lideri Raşid el-Gannuşi imzasıyla yayımlanan açıklama da tekrarlandı.

Tunus’un yeni cumhurbaşkanı Said Kays, resmi olmayan sonuçlara göre yüzde yetmişin üzerinde bir halk desteğiyle Kartaca Sarayı’na gönderildiği ortaya çıkınca attığı tweet’te Allah’a hamd etti, halka teşekkür etti ve teveccühleri boşa çıkarmayacağını belirtti.

Buna karşılık anayasa profesörü Said, “kişilerin değil, parti ve listelerin yarıştığı genel seçimleri” boykot ederek milletvekilliği seçimlerinde sandık başına gitmeyi reddetmişti. Said, cumhurbaşkanlığı seçiminde de “kendine oy vermediğini, cumhurbaşkanlarını seçme hakkı halka ait olduğu için oy sandığına beyaz bir kağıt bıraktığını” açıkladı. Said böylece beyaz bir sayfa açmak istediğini de vurgulamış oluyordu.

Tunus halkının “meşruiyet çerçevesinde devrim yapmaya devam ettiğini” vurgulayan Said, ülkenin demokrasi yürüyüşünde önemli bir kilometre taşı olan ve kurucu meclis tarafından 2 yıl 3 ay 3 günde hazırlanan ve 26 Ocak 2014’te onaylanan anayasayı inceleyerek katkı sunan uzman heyetin içinde yer alıyordu.

Kampanyası sırasında 2011’de Tunus’ta başlayan ve Mısır başta olmak üzere birçok Arap ülkesine sirayet eden halk ayaklanmalarının şiarını andıran “Halk istiyor!” sloganını kullanan Said pahalı bir kampanya yürütmeyi reddettiği gibi gerek devletin cumhurbaşkanı adaylarına tahsis ettiği ödeneği, gerekse iş adamlarının destek önerilerini geri çevirdi. Buna karşılık yeni cumhurbaşkanı devrik başkan Zeynelabidin bin Ali döneminde zenginleşmiş 460 iş adamının elini taşın altına koyarak en alt kesimlere kurumsal projelerle kalkınma desteği vermesini öneriyor. Söz konusu 460 zenginin servetinin toplamı ülkenin servetinin yarısına tekabül ediyor.

Öte yandan Said’in ikinci turdaki rakibi medya patronu Karvi, seçim süreci geçtikten sonra anayasal sınır olan bir buçuk milyon Tunus dinarı sınırını aşan seçim harcaması yapmaktan dolayı da yargılanacak. Karvi’nin Kanada menşeli bir şirketle bir milyon dolarlık bir lobicilik anlaşması yaptığı, anlaşmanın Trump ve Putin’le bir görüşme ayarlanmasını da kapsadığı öne sürülmüştü.

Karvi’nin popülerleşmesini özellikle kırsal kesimde dağıttığı yardımlar ve bu yardımların, sahibi olduğu Nesma televizyonu başta olmak üzere kendi medya grubunda yayımlanması sağladı. Said Kays ise Tunus toplumunda cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinden önce de zaten tanınan bir figürdü.

Tunus’un yeni cumhurbaşkanı Said Kays, resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 70’in üzerinde bir halk desteğiyle Kartaca Sarayı’na gönderildiği ortaya çıkınca attığı tweet’te Allah’a hamdetti, halka teşekkür etti ve teveccühleri boşa çıkarmayacağını belirtti. Kays’ın Twitter mesajı şöyle:

“Rabbim, sana hamd ederim! Sana layık olduğun veçhile hamd etmekten acizim. Sen Kendini sena ettiğin gibisin. Bize güvenen ve bizi destekleyen herkese kalbimin derununun en derinlerinden teşekkür ediyorum. Güveniniz boşa gitmeyecek. Rabbim kolaylaştır ve yardım et!”

Said’in bu gibi dini referanslı paylaşımları batı basınında “muhafazakar” olarak tanımlanmasına yol açsa da, ona seçimi kazandıran anahtar kavramlar “halk istiyor” sloganında vurgulanan milli iradeye hürmetkar ve hizmetkar olma vaadi, hukuk devleti olmakla yetinmeyip hukuk toplumuna dönüşme hedefi ve elbette sosyal adaleti güçlü ve net söylemlerle savunmasıydı. Said’in oraya gitmesiyle halk bizzat kendisinin Kartaca Sarayı’nda oturduğunu hissedecek.

Pazartesi günü açıklanan resmi seçim sonuçlarına göre Kays Said yüzde 76’nın üzerinde oy alırken rakibi Nebil el-Karvi’nin oyları yüzde 23.1 düzeyinde kaldı. Said’e oy veren seçmen profilinde gençler dikkati çekiyor. Tunus’ta 18-25 yaş aralığındaki seçmenin yüzde 90’ı, 26-44 aralığındaki seçmenin yüzde 84’ü özgürlük ve onur vaat eden, bu onurun da iş ve aş ile olabileceğini savunan, sistemi değiştireceğini, pastayı daha adil dağıtacağını söyleyen kısacası devrimin ruhunu yaşatmayı vaat eden Kays Said’i seçti. Tunus’ta devrim kazandı. Tunus’ta demokrasi kazandı.

Müslüman demokrat prototipi: Gannuşi

Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki birçok ülkede politik sorunların bir parçası olarak görülen İslami hareketlerin Tunus’ta politik çözümün ve toplumsal mutabakatın bir parçası olarak ortaya çıkması Raşid el-Gannuşi’nin şahsında somutlaşan Müslüman demokratlık modeliyle açıklanabilir.

Bu model İslam’ın temel kaynakları Kur’an-ı Kerim’in emir ve teşvik ettiği; Hz. Peygamber'in kendi hayatıyla örneklediği “şȗrȃ” prensibinin çağdaş demokrasi anlayışı içerisinde güncellenmesini içerir. “İslam dininin, payidar olmak için devletle işbirliği yapmasına gerek olmadığını; bilakis devletle ortaklık yaptığı her dönemde ve durumda bundan dinin zararlı çıktığını” belirten Gannuşi “laiklikten korkmamak gerektiğini” de söylemiştir.

Nahda Hareketi partisi 2016 yılındaki kongresinde “davet ile siyasetin” ayrılması kararı aldı. Buna göre partide aktif siyaset yapan kişiler dini içerikli faaliyetlerde bulunmayacak, mesela bir camide vaaz edemeyecek, hutbe veremeyecektir.

Gannuşi’ye göre, “siyasetin görevi özgürlüklerin önünü açmak, özgürlük alanını genişletmektir. Bu alandan herkes gibi dindarlar da yararlanır.”

Müslüman demokratlık modeli diyaloğa ve işbirliğine açık olmayı da içermektedir. Gannuşi kimlik ve ideoloji olarak kendi çizgisinden çok farklı kesimlerle işbirliği yapabildiğini, diyalog kurabildiğini önceki iki hükümet döneminde defalarca göstermiştir. Sekiz yıllık iktidar tecrübesinde koalisyonun büyük ortağı da, küçük ortağı da olan Nahda gerilim yaratan değil, aksine siyasi krizler sırasında gerilimi azaltan ve işbirliği yolları arayan bir tutum izlemiştir.

Liberal, muhafazakar ve sol siyasi akımlarla birlikte çalışma konusunda parlak bir kariyere sahip Nahda Hareketi partisi, Tunus’un bu üçüncü demokrasi baharında da baş rolü paylaşan politik aktörler arasında yer alacak.

(AA)

Etiketler :
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX