0530 708 54 54
0530 708 54 54
22 Ağustos 2020 Cumartesi 13:14:00 - Güncelleme:22 Ağustos 2020 Cumartesi 13:14:00

Krizin her geçen gün tırmandığı Mali, Jeopolitik ve ekonomi-politik etkileşimler gölgesinde

Kaynak: AA

ABONE OL

1960 yılında Fransa'dan bağımsızlığını elde eden Mali'de o tarihten bu yana 1968 yılında Modibo Keita'ya, 1991 yılında Moussa Traore'ye, 2012 yılında Amani Toumani Toure'ye ve bugün de İbrahim Boubacar Keita'ya olmak üzere dört askeri darbe gerçekleşti. Mali'de darbe yapan askerlerin yönetimi devretme hususunda, geçen yıl Sudan'da tanık olunduğu gibi çekinceli davranması halinde, ekonominin daha da kötüleşmesi ve terör hareketlerinin etkinliklerini daha da artırması kaçınılmaz gerçek.

Mali'de darbe yapan askerlerin yönetimi devretme hususunda, geçen yıl Sudan’da tanık olunduğu gibi çekinceli davranması halinde, ekonominin daha da kötüleşmesi ve terör hareketlerinin etkinliklerini daha da artırmaları muhtemel.

Bir ülkede yaşanan askeri darbe o ülkenin dallarını budamaz; bilakis o ağacı kökünden keser. Şimdiye kadar yaşanan hiçbir darbe ülkelerin sorunlarını çözememiş, bilakis daha da derinleştirmiştir. Bu durum Asya’dan Afrika’ya kadar dünya coğrafyasının pek çok yerinde tecrübeyle sabittir. 1960 yılında Fransa’dan bağımsızlığını elde eden Mali’de o tarihten bu yana 1968 yılında Modibo Keita’ya, 1991 yılında Moussa Traore’ye, 2012 yılında Amani Toumani Toure’ye ve bugün de İbrahim Boubacar Keita'ya olmak üzere dört askeri darbe olayı gerçekleşti.

Fransa için gerek doğal kaynakları gerekse Sahel’deki stratejik konumu dolayısıyla vazgeçilmez olan Batı Afrika ülkesi Mali, 18 Ağustos’un sabah saatlerinde ülkenin başkenti Bamako yakınlarındaki Kati garnizonunda -ki burası 2012 darbesinde de merkezi bir rol üstlenmiş ve Keita buranın artık güvenilir bir birlik olduğunu belirtmişti– silah seslerinin duyulmasıyla güne hareketli başlamıştı. Yaşanan askeri hareketlilik gün içerisinde pek çok üst düzey yetkilinin tutuklandığı haberlerinin gelmesi ve akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita’nın da alıkonduğu haberiyle devam etti. Başta Fransa ve ABD olmak üzere pek çok ülke darbe girişimini kınarken Afrika Birliği, Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ve Birleşmiş Milletlerden bu duruma acilen son verilmesi ve alıkonulan yetkililerin bırakılması çağrısı geldi. Ancak 19 Ağustos’un ilk saatlerinde Mali devlet televizyonuna çıkan Keita ülkede kan dökülmesinin önüne geçmek amacıyla görevinden istifa ettiğini, hükümeti ve parlamentoyu da feshettiğini duyurdu.

Siyasi kaosun devamı durumunda 2015 Cezayir anlaşmasından bu yana barış sürecinde ilerleme kaydedilemeyen kuzeydeki Tevarikler konusu, bağımsızlık taleplerinin yeniden belirmesiyle iç savaşı tetikleyecek bir krize evrilebilir.

Son darbenin sekiz yıl önce gerçekleştiği bu ülkede 2013 yılındaki seçimlerle iktidara gelen İbrahim Boubacar Keita bölgede yaşanan jeopolitik etkileşimlerin gölgesinde oldukça zorlayıcı bir konjonktürde görevini sürdürmekteydi. Mali kendi içinde ve komşularında yaşanan aşırılıkçılardan doğan askeri etkileşimler, Sahel’deki yüzyılın jeopolitik kapatmasının yanı sıra Libya’da da bitmek tükenmek bilmeyen çatışmaların taşıdığı terör unsurlarının etkisinde kalmış bir coğrafyaydı.

Söz konusu süreçte Mali yabancı aktörlerin etkinliği açısından da jeopolitik bir meydan okumaya sahne oluyor. Fransa 2013 yılında Mali’nin daveti üzerine bölgede 5 bin 100 kişilik ve maliyeti yıllık 1 milyar doları aşan, barışı koruma ve destekleme operasyonları kapsamında asker bulunduruyor. Bunun yanı sıra Birleşmiş Milletlerin MINUSMA ve bölge ülkeleri Burkina Faso, Çad, Mali, Moritanya ve Nijer'den oluşan G5 Sahel adında askeri kuvvetler görev yapmakta. ABD’nin de AFRICOM komutanlığı bünyesinde görece küçük bir grupla operasyonlara desteği sürmekte. Ayrıca ABD’nin Fransa tarafından yürütülen Barkhane operasyonuna verdiği 45 milyon dolarlık maddi katkının Rusya ve Çin’le yaşanan yeni soğuk savaştan dolayı çekileceği tartışmasının gölgesinde ocak ayının başında Sahel özel temsilciliğine de tecrübeli bir diplomat olan J. Peter Pham'ı ataması dikkat çeken bir gelişme oldu.

Böyle bir ortama ek olarak korona virüs pandemisinin de eklendiği denklemde parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerinin gerçekleştirilmesi kararı alınmıştı. Ancak muhalefet lideri Soumaila Cisse Mart ayındaki ilk tur seçimlerinin üç gün öncesinde gizemli bir şekilde kaçırıldı. Buna ek olarak seçim günü çöpe atılan sandıklar bulundu ve ölümcül bir patlama yaşandı. Nisan ayındaki ikinci tur seçimlerini ise ülkenin kuzey ve orta bölgelerindeki oylamalarda yaşanan olumsuzluklara rağmen Keita kazanmış; fakat Anayasa Mahkemesi bu bağlamda Keita’nın partisinden 30 vekili kapsayan sonucu bozmuştu.

Krizin her geçen gün tırmandığı Mali’de mahkemenin bazı bölgelerde seçimi bozma kararıyla son aylarda Keita’nın istifası amacıyla yürütülen protesto gösterileri M5 ve RFP adlı iki oluşumun ortaklığında ve Malili İslami kanaat önderi İmam Mahmud Dicko koordinasyonunda Vatansever Güçler Mitingi olarak bilinen oluşumun Temmuz ayındaki gösterilerinde 14 kişinin hayatını kaybetmesinin bugünkü darbenin de adeta yolunu açtığı yorumlarını dile getirmişti. Bu bağlamda vatansever güçler 19 Ağustos’ta geniş katılımlı bir gösteri planlarken, bu planın bir gün öncesinde darbe gerçekleşmesi akıllara ordunun bu noktada inisiyatif alıp almadığına dair soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

Bu çerçevede ülkede darbe teşebbüsünü tetikleyen üç temel olaydan bahsedilebilir: Birincisi ülkede yaşanan yolsuzlukların, kötü ekonomik koşulların ve 2012’den beri artan terör hareketlerinin kontrol altına alınamamasının halkı içinden çıkılmaz bir noktaya getirmiş olması; ikincisi BM raporunda Mali’deki üst düzey yöneticilerin uyuşturucu ticaretindeki “narko-terörizm” bağlantıları konusunda yapılan suçlamaların askeri ve sivil bürokrasi arasında anlaşmazlığa yol açmış olması, üçüncüsü de 17 Ağustos akşamı cumhurbaşkanlığı güvenlik şefinin görevinden alınmasıdır.

Mali’de yaşananların Sahel jeopolitiğine yansımaları

Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer ve Sudan’a kadar uzanan Sahel kuşağının altındaki toprakların çölleşmesi göçebelerin güneyde yaşamlarını sürdüren Fur halkına sığınmasının da etkisiyle Darfur’da yaşananlara benzer çatışmaları doğurabilir. Nitekim son yıllarda Sahel’de yaşanan Fulani köylülerinin katledildiği Ogossagou’daki gibi olayların bu iddiayı haklı çıkarır nitelikte olduğu da açıktır. Mali’de özellikle son yıllarda Dogon ve Fulani grupları arasında yaşanan şiddetin El Kaide ve DEAŞ’la bağlantılı terör hareketlerinin üs olarak kullandığı çöl bölgelerinde uyuşturucu trafiği de dahil güvenlik sorunlarına neden olduğu rapor edilmektedir. Dolayısıyla Mali’de yaşanan gelişmelerin bölgesel anlamda Nijer ve Burkina Faso’ya yansımalarının da olabileceği hesaba katılmalı.

Mali’nin özellikle kuzey, güney ve güneydoğu sınırlarında etkinlik gösteren terör hareketlerinin koronavirüs pandemisi sürecinde mevcut hakimiyetlerini daha da genişlettiği görülmüştü. Darbe olgusunun telaffuz edilmesi dahi istikrarsızlığı doğuracaktır ki böyle bir ortamda ülkedeki tedhiş hareketlerinin daha da artacağı öngörülebilir. Zaten ekonomik açıdan zor günler yaşayan ve pandemiyle birlikte işsizliğin de arttığı Mali’de ivedilikle siyasi geçişin sağlanması gerekmektedir. Eğer asker yönetimi devretme hususunda geçtiğimiz yıl Sudan’da olduğu gibi çekinceli davranırsa, ekonominin daha da kötüleşmesine ek olarak mevcut terör hareketlerinin alanlarını daha da genişlettiği bir ortam doğar ve 2015 Cezayir anlaşmasından bu yana ilerleme kaydedilemeyen kuzeydeki Tevarikler içinden bir grubun bağımsızlık taleplerinin de yeniden belirmesiyle iç savaş çıkması kaçınılmaz bir hale gelebilir. Nitekim devrik Cumhurbaşkanı Keita göreve geldiğinde özellikle kuzeydeki çöllerde hakimiyet kuran Tevarik, DEAŞ ve el-Kaide ile ilişkili gruplarla başlattığı barış görüşmeleri kapsamında anlaşma imzalamış, fakat ilerleme sağlanamamıştı. Bu noktada özellikle söz konusu Tevarikler içinden bir grubun seçimlere kadar olayları takipte olacağı gözlerden kaçırılmamalıdır.

Sonuç olarak, son aylarda başarısız devlet olgusunun göze giderek daha fazla çarptığı Mali’de askerler tarihten ders çıkarmalı ve ülkenin gelişimi konusundaki inisiyatifi ivedilikle sivillere bırakmalıdır.

Etiketler : MALİ DARBE ASKER Tevarik DEAŞ ve el-Kaide
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX