Tedarikçi kim

CHP’li Yılmaz Ateş, “Benim partim FETÖ’ye teslim oldu” demiş ve jet hızıyla ihraç edilmişti. 

Parti yönetimi, ‘gel bakalım, niçin böyle söylüyorsun, bildiğin ne var, kimi, kimleri kastediyorsun’ bile demeden, sormadan, dinlemeden, Ateş’i kulağından tuttuğu gibi kapı önüne koydu. 

Kumpas denilince bu ülkede akla hiç şüphesiz FETÖ gelir. 

Ateş’i kapının önüne koyan CHP çok geçmeden bir büyük kumpasla karşı karşıya kaldı. 

Şimdi bunu da mı FETÖ’ye bağlıyorsun diye hoplayıp zıplayacaklar. 

Tabii ki bağlıyorum. 

O halde devam edelim. 

Kumpastan bir hafta kadar önce Kemal Bey durup dururken “Bundan böyle Amiral Gemisi Sözcü Gazetesi’dir” dedi. 

Operasyonel ve yalan haberleriyle ünlü, algı operatörü bir yayın organı için böylesi iddialı cümleyi kurmanın mantığı neydi? 

Derken çok geçmeden, Amiral Gemisi o gazetenin başyazarı operasyonel bir yazı kaleme alıp, malum kumpası sahneye koyuverdi. 

İlk başta kumpasın hedefi Başkan Erdoğan’dı. 

Neymiş; CHP’li bir ismi Külliye’ye davet etmiş, ona 'Kılıçdaroğlu’na karşı aday ol' demiş, bunun için yardım sözü vermiş! 

Bu çirkin iddia gündeme düşer düşmez, Amiral’in ikinci gemisi yani FOX TV devreye girdi. 

Kemal Bey’i yayına çıkarıp iddiayı sordu, o da “Doğrudur, ismi de biliyorum”dedi. 

Uzatmayalım; Erdoğan meydan okudu, Rahmi Turan itiraf etti, Talat Atilla doğruladı, Muharrem İnce bombaladı. 

Anlaşıldı ki iddia rezil bir yalandan ibaretti. Rahmi Turan özür diledi, Talat Atilla ‘Kaynağım Kemal Kılıçdaroğlu’ dedi. Muharrem İnce de ‘Pisliğini temizle’ diye isyan etti. 

İnce ayrıca “Bu kumpas genel merkez mutfağında bir çete tarafından pişirildi” diyerek adres bile verdi. Dahası Kemal Bey’i de suçladı. 

Gelelim şimdi en can alıcı noktaya! 

Mutfak CHP Genel Merkezi. 

Aşçıbaşı Kemal Bey. 

Yamakları da Muharrem İnce’nin işaret ettiği o çetenin üyeleri. Hani şu birlikte yat tatili yapanlar. 

İyi de tedarikçi kim? Demem o ki, bu kumpas yemeğinin malzemelerini mutfağa kim getirdi? 

Yoksa yine maskeli adamlar mı? 

Hatırladınız değil mi? 

Kemal Bey’in kumpas karnesi hayli meşhurdur.  Kim eline belge diye bir kağıt, kaset tutuştursa, hemen kameralar karşısına geçip sallar. Bu yüzden Erdoğan’a dünyanın tazminatını ödemek zorunda kaldı. 

Kemal Bey bugün oturduğu genel başkanlık koltuğunu da, Deniz Baykal’a yönelik kaset kumpasıyla elde etmişti. 

O gün de bu kumpastan Erdoğan’ı sorumlu tutuyordu. 

Ne diyordu? 

“Erdoğan’ı kumpas kasetlerini izlerken gördüm.” 

Nasıl gördün? 

“Birileri bana Erdoğan’ın o kumpas kasetini izlerkenki görüntülerini getirdi.” 

Kim getirdi? 

“Yüzleri maskeliydi.” 

Ne yani, koskoca CHP Genel Başkanı’nın yanına yüzleri maskeli birileri mi geldi? O da buna itiraz etmedi mi? Biz de buna inanalım mı? 

Peki sonra ne oldu? O kumpas Kemal Bey’e yaradı ve genel başkan oldu. 

Şimdi herkesin yüksek sesle sorması gereken soru şu: 

Malzemeyi CHP Genel Merkezi'ne kim ya da kimler getirdi? 

Yılmaz Ateş’in “Partim FETÖ’ye teslim oldu” iddiasının hiç mi önemi yok? 

CHP içine yönelik bu ikinci kumpasta amaç aşçıbaşını değiştirmek mi? 

Yeni aşçıbaşı mı bulundu? 

Ve son bir not. 

Baykal sonrası CHP’nin nerelere savrulduğunu gördük, Kılıçdaroğlu sonrası daha nerelere savrulacak, izleyip göreceğiz. 

O VİDEO YENİDEN GÜNDEMDE

CHP Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş Meclis'te gazetecileri etrafına toplamış, yeni dönem milletvekili rozetleriyle ilgili şu ifadeleri kullanmıştı: “Çok ilginç bir şey yapacağız, üçgen biçiminde birbirimize takacağız. Ben Haydar Bey’e takacağım, Haydar Bey Mehmet Bey’e takacak, Mehmet Bey’de bana takacak. Ve yarın gazeteler için haber niteliği olan bir şey çıkacak.” 

Öyle de oldu, gazeteler, televizyonlar, siteler, haberi girdi. Bu konuşmanın geçtiği video bilmem kaç milyon kez tıklandı. İşte o video, kumpas tartışmaları nedeniyle bugün yeniden tedavüle girdi.  Sosyal medya kullanıcıları, işte CHP’nin hali, diye yeniden paylaşmaya başladılar. 

Bu arada Hurşit Güneş’in bu esprisinin kaynağı Gora filmi. Orada mesele şöyle geçiyor; 

Aşçı bahçıvana, bahçıvan şoföre, şoför uşağa… 

MEKANIN YENİ SAHİBİ

Tamam yalan, tamam kumpas. İyi de, Kemal Bey’in buna ne ihtiyacı vardı ki? Zira delege yapısı tartışmasız kendi lehine. 

Ya Muharrem İnce! Ne kumpas öncesi ne de kumpas sonrası Kemal Bey karşısında hiç şansı yoktu. 

O halde bu kumpas bilmecesini çözmek için illa tedarikçiyi bulmak gerekiyor. 

Sakın kendisini mekanın yeni sahibi olarak gören tatilsever olmasın. 

Öyle ya, CHP’de bu tür işler hep tatilde, yatta, plajda oluyor.

ŞU İŞE BAKIN HELE

Sözcü Gazetesi operasyon çekmiş. Fox TV çanak tutmuş.  Yalan, kumpas, iftira hepsi gırla. Meslek ayaklar altında. 

Muharrem İnce’nin isyanını bile sansürlemişler. İnce konuşurken yayını kesmişler. 

Utanmadan sıkılmadan, bu rezilliğin hesabını vermeden, bir de kalkıp dört gazete aynı manşetle çıktı diye yaygara yapıyorlar. 

Pes doğrusu. 

Yahu Muharrem İnce’nin pazar günkü basın toplantısında kullandığı en sert, en net, en çarpıcı ifade “Bu pisliği temizle” cümlesi değil miydi? 

Bırakın dört gazeteyi, bütün gazeteler bu cümleyi manşet yapsa yadırganamaz. 

Bu arada bir de diyorlar ki, yandaş medya İnce’nin basın toplantısını niçin canlı verdi? 

Bak sen! 

Amaç ne? Yedikleri haltı yani kumpası, operasyonu, yalanı gözlerden kaçırmak. 

Nafile. 

Siz busunuz; rezil, utanmaz, yalancı, kumpasçı!

BRAVO MICHAEL

Haber siteleri dün “Almanya şokta” diye son dakika olarak duyurdu haberi. Dikkatimi çekti, detayına baktım; Dresden kentindeki tarihi Green Vault Müzesi soyulmuş. Bir milyar euro'luk tarihi eser niteliğindeki hazine çalınmış. Bu son dakika haberinde beni mest eden ayrıntı Dresden kentinin yer aldığı Saksonya eyaleti başbakanı Michael Kretschmer’in şu tepkisi oldu: 

“Sadece devlete ait sanat eserleri çalınmadı, burada çalınan, Saksonya’nın değerleri oldu ve bunlar olmadan topraklarımızın tarihi iyi anlaşılamaz.”