Yukarıdaki satırlar, sanki bugün için yazılmış… Başka söze hacet var mı?..
Vefatının 80.yılında, ülkenin dört-bir tarafında bugün rahmetle, minnetle, şükranla anılan bu büyük dava adamı, ne yazık ki yaşarken büyük acılara maruz kaldı. Çok sevdiği vatanı kendine dar edildi, Mısır’a gitmek zorunda kaldı. Hiç değilse öz vatanımın havasını teneffüs ederek, son nefesimi vereyim düşüncesiyle ülkesine geri döndü. Hasta halinde bile psikolojik baskıdan kurtulamadı… Cenazesine bile devlet ilgi göstermedi. Başta üniversite öğrencileri olmak üzere, millet aziz nâşını parmaklar üzerinde taşıyarak, Topkapı’da defnetti.
Vefatından sonra da kumaşı Anadolu toprağında dokunmayan devlet ricali ve aydınlar, O’nu ve düşüncelerini hazmedemediler. Her fırsatta O’na hakaret etmekten de geri durmadılar. 28 Şubat sürecinde, GATA’nın eğitim-öğretime başladığı gün yapılan törende, bir dişçi general burada yaptığı konuşmada, Çanakkale Şiirindeki
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
mısralarını okuyarak, bu büyük dava adamının Arap hayranı olduğunu, “Mehmetçiği nasıl baldırı çıplak bedevilerle bir tutar!” diyerek, İstiklal Marşı şairine etmedik hakaret bırakmadı ve adını bir üniversiteye verenlerden de hesap sorulacağı hezeyanını kustu.
Başta bu ülkenin Cumhurbaşkanı, dey…s denilen bu adama tek laf söylemediği gibi, ne Başbakan’dan ne Genelkurmay’dan çıt çıktı… Medya da başını kumlara gömdü… Sağ tandaslı bir-iki yazar, sadece “şık olmadı” ifadeleriyle geçiştirdiler konuyu!..
O günler de geçti… Asımlar, artık O’nu bugün daha iyi anlamaya ve sahip olmaya başladılar.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.