0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Tarih tekerrür etmez 

Tarih tekerrür eder derler ama etmez! Bazen olayların gelişimi insanlarda böyle bir izlenim yaratsa da bunun nedeni devletlerin gizli kasalarında kilit altında tutulan projelerin ısıtılıp ısıtılıp yeniden piyasaya sürülmesidir. Sonuçta bakanlık elemanları ve istihbaratçılar da birer bürokrattır. Plan yaparken öncekileri hep gözden geçirir, hatta tembelce kopya çekerler. 

Yunan koridoru 

17 Şubat 1959 tarihinde Adnan Menderes’in uçağı Londra yakınlarında düştü. Menderes Batı ile aramızda büyük çekişmelere sahne olan Kıbrıs konusunda bir anlaşma imzalamak için İngiltere’ye gidiyordu. Türkiye Kıbrıs’ın tamamen Yunanlılar'a terkedilmesinden korkuyor ve Türkiye’nin güneyinde bir Yunan koridoru oluşmasından endişe ediyordu. Hatta Kıbrıs’ta kendi çıkarlarımıza yakın bir çözüm bulunması için ülkemizin komünist Rusya ile bile yakınlaşması söz konusu olabilirdi. 

“Menderes pasifleşsin”

Adnan Menderes düşen uçaktan mucizevi bir şekilde kurtuldu. Ancak mucize tek değil çiftti. Yaralı başbakanı kurtaran profesyonel bir hemşireydi. Bu sayede Menderes Mart ayı başında taburcu oldu ve Türkiye’ye dönüşünde İstanbul Havaalanında yüzbinlerce kişi tarafından karşılandı. Burada sözü “Babam ve Ben” kitabındaki satırlarıyla merhum Aydın Menderes’e bırakacağım. 
“Cumhurbaşkanı Bayar’la Ethem Menderes ve bir kaç kişi bir araya gelmişler ‘Adnan Bey acele etmesin, bir süre İsviçre’de dinlensin. Zaten Yüksel Bey, Mutlu Bey oradalar. Hanımefendiyi de, Aydın’ı da göndeririz. Hem bu vesileyle bir dinlenme olur. Tamamen sağlığına kavuşur’… Annem bana ‘Görüyor musun bir insan memleketi, hükümeti, devleti için canın veriyor, yerinde kalanlar ise onsuz bir hükümet, onsuz bir parti çıkarmaya çalışıyorlar. Bu haber hiç hoşuma gitmedi’ dedi. 

Başkanlık sistemi 

Aydın Menderes devam ediyor ve bu kez darbe lideri Cemal Gürsel’in 3 Mayıs 1960 tarihinde yazdığı istifa mektubu konusuna değiniyor. Bu mektupta Celal Bayar’ın ve halk tarafından sevilmeyen birkaç bakanın istifa etmesi isteniyordu. Mektupta Gürsel, Aydın Menderes’in ifadesiyle “aslında Adnan Menderes’i bir hayli övüyor ‘Millet sizi sever ama bu cumhurbaşkanından, adı fazla çıkmış ve antipatik hale gelmiş birkaç bakandan kurtulun, hatta başkanlık sistemine geçin, kendiniz cumhurbaşkanı olun” diye yazmıştı. 

Rusya ziyareti

Bu mektup açıklanmamıştı. Çünkü yine merhum Aydın Menderes’in ifadesiyle “övücü ve sitayişkâr cümleler Demokrat Parti içinde yanlış anlaşılabilirdi. Bu durum da Demokrat Parti’de bölünmeye yol açabilirdi.” Darbe Menderes’i başkent Ankara’da ya da İstanbul’da değil, Eskişehir’de buldu. Liderin devlet güçleri ve halkla ilişkisinin olmadığı bir an tercih edilmişti. İsterseniz yine “Babam ve Ben” kitabıyla devam edeyim. 
“Sanıyorum Mart ayı sonları, Nisan ayı başları idi… Haber şu idi: Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği arasında karşılıklı üst düzeyde ziyaretler gerçekleşecekti. Temmuz ayı içerisinde Başvekil Adnan Menderes’in Moskova’yı ziyaretini ve aynı yıl bitmeden Komünist Parti Genel Sekreteri Kruşçev’in de Ankara’ya giderek iade-i ziyarette bulunmasını kararlaştırmışlardı… Alman Başbakanı Şansölye Adenauer’e hemen Menderes’in bu kararı hakkında ne düşünüyorsun diye sormuşlar. ‘Rusya’yı ziyaret kararını ben de işitmedim. Daha önce Menderes ile böyle bir konuyu konuşmamıştık. Haberim yoktu ama benim ve Alman Hükümeti’nin kendisine olan itimadı tamdır. Türkiye için de müttefikleri için de yanlış hiçbir şey yapmayacağından eminim. Gelişmelerden herhalde Türk Hükümeti bizi de bilgilendirecektir’ demiş.” 

Derin görüş ayrılığı 

Görüldüğü gibi Başbakan Adnan Menderes’in 2 Temmuz 1960 tarihinde Komünist Rusya liderleriyle yapması planlanan görüşme Amerika ve müttefiklerinin bilgisi dışında planlanmıştı. 
Elbette Rusya ile ekonomik ilişkiler dışında başka bir jeopolitik yakınlaşma düşünülmüyordu bile. Türkiye’nin ABD ile arayı bozmak ya da NATO’dan çıkmak gibi bir niyeti asla yoktu. Ancak Türkiye ile Batı arasında derin bir görüş ayrılığı yaratan konu Kıbrıs’tı. Kıbrıs’ın Yunanlıların eline geçmesi ve Türkiye için bir tehdit oluşturma ihtimali ülkemizin bekası için kabul edilemez bir durumdu.  Bu bakımdan o dönemde bağımsız Kıbrıs’ın garantörleri arasında Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile birlikte Rusya’nın da bulunması tartışılıyordu. Örneğin 1955’te bağımsızlığına kavuşan Avusturya’nın iki garantörü ABD ve Rusya’ydı. Kıbrıs için de böyle bir çözüm yürürlüğe girebilirdi. Ancak bunun Türkiye tarafından önerilmesi ve görüşülmesi bile Batı’yı o kadar rahatsız etti ki Menderes hiçbir zaman Moskova’ya gidemedi. 

Artık… 

Yıl 2016, Türkiye’nin beka sorunları var. Dış politikayı bağımsız olarak belirlemek isteyen bir hükümet iş başındadır. Halkın büyük sevgi ve desteğine sahip bir Cumhurbaşkanı demokratik rejimi yığınların desteğiyle ayakta tutmayı başarıyor.  Bu lider 9 Ağustos’ta Rusya ile görüşecek. Türkiye kendi yolunu kendi çizecek ve bunu artık hiç kimse önleyemeyecek. Zamanın ruhu değişmiştir. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX