0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Devleti virüs sarmışsa 

Ordudan, polise, yargıdan maliyeye devletin her yanını FETÖ virüsü sarmıştı. Türkiye’de geçmişte öyle anlaşılmaz olaylar yaşanmaktaydı ki hiç kimse bunlara mantıklı bir açıklama getiremiyordu. Faili meçhuller, PKK ile mücadelede bir yerlere varılmışken birden beliriveren kışkırtmalar, güvenlik güçlerinin kimi zaman aşırı sert, kimi zaman çok gevşek davranışları, akıl sır ermeyen uçak ve helikopter kazaları, hükümetin bir türlü uygulamaya geçirilmeyen kararları… Bir şeyler olduğu belliydi de virüsün öldürücü niteliği ve yayılma boyutu ancak 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıktı. 

Hasta organizma 

Türkiye devleti 15 Temmuz’dan önce hastalıklı bir organizma gibiydi. Beyin bir karar alıyor ama organlar ya buna ters tepki veriyor, ya da hareketsiz kalıyorlardı. Hatta bazen bir devlet organı diğerini sabote ediyor, bilgi akışı ise ya sağlanamıyor ya da yanlış istihbarat dolaştırılıyordu. Tabii bu koşullarda devleti yönettiklerini sanan siyasi liderlerin sağlıklı işler yapmaları da pek mümkün olmuyor, her şey el yordamıyla veya önseziyle yürüyordu. 

FETÖ virüsünün Türkiye’ye verdiği zararların henüz tam anlamıyla farkına varılmış değildir. Şimdilik hasar tespiti dönemindeyiz. Önemli olan ön yargılara, ya da geçmişte kalan ezberlere takılmadan mevcut zarar ziyanı önce objektif olarak saptamaktır. Daha sonra önümüzdeki dönemde yapılması gerekenlerin ayrıntılarına sıra gelecektir. Ama önce bu virüsün niteliğini daha iyi kavramalıyız. 

Okyanus ötesinden virüs 

FETÖ paralel devlet yapılanması birbirinden kopuk birimlerden oluşan ve başıboş davranan bir grup elemanın toplamı değildir. FETÖ küresel güç tarafından belli amaçlar doğrultusunda oluşturulmuş ve adım adım devlete yerleştirilmiştir. Sevk ve idaresi de elebaşının oturduğu ülkeden yapılmıştır. FETÖ’nün tek tek her bir eylemi A’dan Z’ye küresel gücün taktik ve stratejisine uygun olarak ve ona hizmet edecek şekilde düzenlenmiştir. 

Daha önce de yazdığım gibi Türkiye’deki tüm askeri darbelerin tek bir amacı olmuştur. Bu da Türkiye’deki ABD etkinliğini her seferinde daha fazla arttırmaktır. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi ise Türkiye’ye kesin olarak boyunduruk vurmayı hedef almıştır. Türkiye devlet mekanizması içindeki ABD etki unsurları elbette FETÖ mensuplarından ibaret değildir. Özellikle Dışişleri Bakanlığı, TSK gibi kuruluşlara FETÖ’cü olmayıp emperyal gücün doğrudan adamı olan çok sayıda eleman sızmıştır. Bunlar, FETÖ darbe girişimi sırasında, çoğu açık, kimi de gizli olarak cuntanın içinde yer almışlardır. Önceki ve sonraki dönemlerde de gerektiğinde her zaman FETÖ’cülere yardımcı olmuş, onları koruyup kollamışlardır. 

FETÖ virüsünün zararı sadece darbe girişimi çevresindeki gelişmelerle, ya da Türkiye’nin son çeyrek asırdaki önemli olaylarla sınırlı değildir. Devletin her türlü etkinliği FETÖ tarafından bloke edilmiştir. FETÖ, devleti aynı zamanda bir vampir gibi sömürmüş, hem kendi örgütünü devletin sırtından zenginleştirmiş, hem de desteklediği adamlarına servet sağlamıştır. 

Hormonlu aydınlar 

Devlet içindeki FETÖ yapılanması bazı kişileri sadece maddi bakımdan değil, itibar açısından da parlatmıştır. Örneğin, FETÖ’nün Abant Toplantılarına katılan bazı kendi deyişleriyle “düzeysiz” liberallere FETÖ’nün elinde bulunan TRT’de programlar yaptırılıp para ve şöhret kazandırılmıştır. Veya arkeolog bile olmayan bilgisi beş para etmez bir FETÖ’cü dünyanın en ünlü kazısı olan Göbeklitepe’ye ve Şanlıurfa’daki müzeye müdür yapılmış, şimdi de tutuklanmıştır. Bunun gibi olaylar binlerce değil, on binlerce kez tekrarlanmıştır. Sonunda FETÖ tarafından devlette ve toplumda tersine bir hiyerarşi oluşturulmuştur. En düzeysiz ve yetersiz insanların ön plana çıkarılıp tanıtıldığı, ülkeye katkı sağlayabilecek olanların ise unutturulduğu bir yapı son döneme damgasını vurmuştur. 

Ama bütün bu hastalık döneminde en önemlisi Türkiye’nin içine sokulduğu terör sarmalıdır. “Barış Süreci” denilen dönemde PKK’nın 2015’den itibaren kullanmak üzere bölgeye nasıl silah ve mühimmat yığdığı, milisiyle, mahkemesiyle, maliyesiyle paralel devlet kurduğu ortadadır. Sayın İçişleri Bakanımızın sözleriyle “81 ilin Emniyet Müdürü’nün 74’ü FETÖ’cü olursa” olacağı budur. 

Türkiye nasıl DAEŞ’i desteklemiş? 

Türkiye bir dönem tüm Batı medyası tarafından DAEŞ’e yardım etmekle, yabancı savaşçıları sınırdan geçirmekle suçlanmıştı. Şimdi öğreniyoruz ki örneğin Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı işgal etmek isterken etkisiz hale getirilen hain Semih Terzi gerçekten DAEŞ’e kol kanat geriyormuş. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üniformasını giymiş bir terörist olan bu şahsın eylemi görünüşte belki sadece FETÖ’ye fatura edilebilir. Ama gün gibi aşikardır ki FETÖ’cüler DAEŞ’e yardım ederken, Türkiye-Suriye sınırı kevgire dönmüşken bunu ardındaki güç tabii ki ABD idi. 

Yeniden doğuş 

Sonuçta 15 Temmuz Türkiye’nin yeniden doğuşudur. Gerçek bir bağımsızlık direnişi ve ülkenin ABD boyunduruğundan kurtuluşudur. Bugün hepimiz olayları bire bir yaşadığımız için belki tam anlamıyla kavrayamıyoruz. Ülkemiz, okyanus ötesinden kontrol edilen bir devletten, bağımsız ve demokratik bir devlete dönüşüyor. Ama virüs temizliği henüz bitmemiştir, yeniden doğuş mücadelemizde duraklamak yok, adam kayırma yok, ihmal yok, aman ha! 

 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX