Ah Yavru ah! 

Sene 1996, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gösteri Sanatları Merkezi, bendeniz bu sanat merkezinde genel sanat yönetmen yardımcılığı görevindeyim! 

Genel sanat yönetmenimiz, ‘’Sağ’’ diye tarif edilen kesimin ilk nesil tiyatrocularından, Sayın Üstün İnanç! 

Tiyatro alanında manzara şu, belli bir kesimden gelmemişsen ve biraz yerlilik kokuyor, milli takım maçlarında biraz da heyecanın artıyorsa sen bu camiada olmak bir tarafa, top toplayıcı bile olamazsın! 

Bir kısmınızın içinizden, ‘’Yok canım, bu kadar da abartma’’ diye  geçirdiğinizin farkındayım! 

Şu kadarını söyleyeyim, ‘’Sağ siyaset’’ diye tarif edilen siyasi anlayışta, Kültür Bakanlığı hiçbir zaman üzerinde düşünülecek bir bakanlık olmamıştır! Sağ siyasetin seçmeninin de, ‘’Neden bizim bir tiyatromuz yok, neden bir Necip Fazıl Kısakürek oyununu İstanbul Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatrolarında seyredemiyoruz’’ şikayetleri olmamıştır! 

Kısa bir süre öncesine kadar İstanbul’da Gösteri Sanatları Merkezi adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan bir sanat kurumu devam etmekteydi. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı, gerek talebelik hayatında gerekse cemiyetçilik hayatında tiyatro yapmış, Büyük Doğu çeşmesinden su içip yangınını söndürmüş, bir müddet sonra da merhum Necip Fazıl Kısakürek’in ‘’Zindandan Mehmet’e’’ şiirini Pınarhisar Cezaevinde okumuş olan, şimdiki Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dı. Kendileri, 1960’lı yıllarda merhum Necip Fazıl Kısakürek’in yazdığı, ‘’Ulu Hakan Abdülhamid Han’’ tiyatro oyununda  Abdülhamid’i canlandıran oyuncu, gazeteci, aynı zamanda, -Sayın Mesut Uçakan’ın yönetmenliğini yaptığı Türk sinemasının en dikkat çeken filmlerinden- ‘’Yalnız değilsiniz’’ sinema filminin yazarı, senaristi Sayın Üstün İnanç Bey’in Genel Sanat Yönetmenliğinde, tiyatronun, sinemanın çok elzem olduğunun farkındalığı ile, ‘’Gösteri Sanatları Merkezi’’ ni belediye bünyesinde bir sanat kurumu olarak kurdurmuşlardı! İşin en ilginç yanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanı Sayın Şenol Demiröz, Sayın Üstün İnanç ağabeyimizin sahnelediği, “Ulu Hakan Abdülhamid Han” oyununu, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi iken, Ankara’da  ve fakültesinde organize etmiş, yıllar sonrasında da Kültür İşleri Daire Başkanı olmuşlardı, hoca ve eğitmenlerinden birkaçı, Sayın Yılmaz Gruda, Geleneksel Türk Tiyatrosunun duayenlerinden Sayın Rauf Altıntak, Azerbaycan Gence Kukla tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Sayın Hilali Mahmutoğlu, TRT spikerlerinden Sayın Harun Yöndem ve dönemin İstanbul Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Sayın Kenan Işık idi! Gösteri Sanatları Merkezi’nin ilk profesyonel tiyatro oyunu da, merhum Necip Fazıl Kısakürek’in, ‘’Ahşap Konak’’ oyunu olmuştu! 

Her kesimden, her meslek kurumundan, her inanç ve siyasi görüşten kısacası, ötekileştirilmiş, ötelenmiş, derdi olan, söyleyecek sözü olan insanlardan müteşekkil bir sanat kurumuydu, Gösteri Sanatları Merkezi. 

Şu kadarını diyeyim, şu anda seyredilen birçok dizi, reklam, sinema filmi ve tiyatro oyunu buradan yetişmiş insanlar tarafından yapılmaktadır! 

Şimdi sıkı durun! 

Şimdilerde bu, Gösteri Sanatları Merkezi artık yok! 

Yani, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gidişi sonrasında bu kurum angarya görüldü, ihmal edildi ve nihayetinde de öldü! 

İşte, burada birini tanıdım Yakup Yavru! 

Kendisi buram buram Amasya kokan, öğretmen okulu mezunu, öğretmen olması hasebiyle de sanatın özellikle de tiyatronun ne elzem olduğunu fark eden bu insan, talebesi yaşındakilerle, Gösteri Sanatları Merkezinin öğrencisiydi, hatta mezuniyet belgesinde bendenizin de imzası bulunmaktadır! 

Sayın Hilali Mahmutoğlu’nun sahneye koyduğu, ‘’Dede Korkut’’ piyesindeki Dede Korkut rolünde kendisini seyrettiğim günden beridir, hep bir Dede Korkut tiyatro oyunu, dizisi ya da sinema filmi yapmayı düşünmüşümdür! 

İki saniye sonrasına hâkim olmadığımız hayat! 

Memleketimde köyümde bir radyo ajansından öğreniyorum ki, Yakup Yavru kardeşim Adana Film Festivalinde ödül alacakken Hakk’a yürümüş! 

Hem de dört ay öncesinde memleketi Amasya’ya mezarını yaptırmış! Ölüm hak da bendenizi, mezarını dört ay öncesinden yaptırmış olması çok etkiledi! 

Milliydi ve yerliydi merhum Yavru, imanım gibi inanıyorum ki, merhum Yavru kendinden önceki ağabeylerinin maruz kaldıkları kaderden korktu! 

Salonları dolduran, sonrasında bir salona adının verilmesinden imtina edilen merhum Hasan Nail Canat, Anadolu’nun her bir köşesinde, ‘’ Moskof Sehpası’’ kurarak Moskof zulmünü anlatan şimdilerde unutulan İbrahim Hakkı Hafız gibi! 

Mekânın cennet olsun Yakup Yavru! 

Ben seni merhum Tuncer Kurtiz’e benzetirdim onunla aynı günde gittin, bu yalan dünyadan! 

Bundan sonra birileri Tuncer Kurtiz’i hatırlarken, bakalım seni unutmaması gereken kaç kişi hatırlayacak! 

Aynı zamanda sana teşekkür ederim bunca gailenin içerisinde unuttuğum, ama asla unutmamam gereken, acil yapmam gereken şeyi hatırlattın bana! 

Bir an önce mezarımı yaptırmalıyım!