0530 708 54 54
0530 708 54 54
13 Ocak 2018 Cumartesi 09:53:00 - Güncelleme:13 Ocak 2018 Cumartesi 09:58:00

Avukatları bile böyle savunamadı

Anayasa Mahkemesi, FETÖ’nün medya ayağı Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararında kendini hem savcı hem hakim yerine koydu. Yargıtay ve Danıştay’ın yetkisini gaspeden AYM anayasayı da açıkça ihlal etti.

Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın bireysel başvurusuna verdiği ‘hak ihlali’ kararında sıraladığı gerekçelerle adeta sanıkların avukatı gibi davrandığını gösterdi. Twitter ve Can Dündar kararlarından sonra AYM bir kez daha, kendisini hem hakim hem savcı hem de temyiz mercii olan Yargıtay’ın yerine koymuş oldu. AYM, yetki aşan karar sonrasında, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararı bekleyeceğini bildirmesi üzerine, teamülleri aşarak twitter üzerinden açıklama yaptı. AYM, ilk derece mahkemeye “Gerekçeli karar internet sitemizde” cevabı verdi. AYM’nin basın açıklamasında ise FETÖ davalarının esasını boşa çıkaracak söylemler içerdiği dikkati çekti. AYM açıklamasında, FETÖ’nün medya ayağına yönelik soruşturma adeta kadük kılınmak istendi. Sanık Mehmet Altan’ın sadece 2010’da yazdığı yazı ve 2016’da yaptığı konuşma nedeniyle tutuklandığından söz edilen açıklamada “17-25 Aralık soruşturmalarından birkaç yıl önce yazılmış yazının FETÖ’nün amaçları doğrultusunda kaleme alındığı kanaatine soruşturma makamlarını sevk eden olgusal temeller ortaya konulmamıştır” denildi. AYM, Altan’ın, FETÖ’nün yayın organı olan ve kapatılan Can Erzincan TV’de yayımlanan sözleriyle ilgili olarak da “...suça konu sözleri darbe teşebbüsünün ortamını hazırlamak amacıyla söylediğinin olgusal temellerinin ortaya konulamadığı görülmektedir” savunması yapıldı. Açıklamadaki bir başka dikkat çeken noktayı ise, terör örgütünün yayın organında sarf edilen sözlerin “FETÖ/PDY’nin amaçları doğrultusunda” hareket edildiğine dair delil olmadığı konusu oldu. Açıklamada, “...başvurucunun ilgili yazıyı yazarken FETÖ’nün amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin kanaat oluşmasını sağlayacak nitelikteki olguların varlığı gösterilememiştir” değerlendirmesi yapıldı. Açıklamada, sanığın sözlerini hafifleştirmek için kullanıldığı yorumları da yapılan “kamuoyunun bir kesimi ile benzer sözler” ifadesi ise akıllarda soru işareti bıraktı.  Açıklamada, “Suça konu yazıların yayımlandığı ve konuşmaların yapıldığı dönemde kamuoyunun bir kesiminin dile getirdiğine benzer görüşleri başvurucunun ifade etmesi nedeniyle hakkında tutuklama tedbirine başvurularak ifade ve basın özgürlüklerine müdahale edilmesinin hangi “zorlayıcı toplumsal ihtiyaç”tan kaynaklandığı anlaşılamamaktadır” yorumu yapıldı.

AVUKATI OLSA BU KADAR SÖYLER

Açıklamadaki şu ifadeler ise “avukatı bile ancak bu kadar söyler” dedirtti:

- Başvurucunun FETÖ’nün amaçları doğrultusunda hareket ettiği ve bu yapılanmayla irtibatının bulunduğu yönünde dayanak kabul edilen banknot, banka hesabı, yapılanma mensuplarınca yürütülen bir soruşturmaya dâhil edilmeme ve telefon görüşmelerine ilişkin olarak başvurucunun hayatın olağan akışına uygun olan savunmasının aksini ortaya koyacak somut bir olgu belirtilmemiştir.

-Tanık anlatımında ise başvurucunun somut bir eylemine dair bilgiye yer verilmemiştir.

- Somut olayın koşulları ve başvurucu hakkında kullanılan ifadelerin içeriği dikkate alındığında suç işlendiğine dair delil olarak kabul edilen ‘ByLock’ üzerinden başvurucu dışındaki kişiler arasında yapılan yazışmaların tek başına suç şüphesini gösterir kuvvetli bir belirti olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir.

- Bu itibarla somut olayda “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti”nin yeterince ortaya konulamadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

- Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin suça konu edilen yazı ve konuşmaların içeriğinden bağımsız olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yanında ifade ve basın özgürlüklerine yönelik de bir müdahale oluşturduğu anlaşılmaktadır.

- Hukukilik şartını sağlamayan tutuklama gibi ağır bir tedbir, ifade ve basın özgürlükleri bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü bir müdahale olarak kabul edilemez.

- Yazılar ve konuşmalar dışında somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği de açıktır.

AYM KARARI BİREYSEL EMSAL TEŞKİL ETMİYOR

Anayasa Mahkemesi’nin, bireysel başvurularda verdiği kararlar emsal nitelikte değil. Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararları da diğer FETÖ’cüler için emsal oluşturmayacak. Geçmişte bunu bizzat AYM verdiği kararla dile getirmişti. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, BDP Milletvekilleri İbrahim Ayhan ve Gülser Yıldırım’ın tahliye taleplerini ret gerekçesinde AYM’nin Mustafa Balbay hakkında verdiği kararın emksal oluşturmayacağı vurgulandı.

YETKİ GASPI

Hukukçular Derneği Başkanı avukat Cavit Tatlı, AYM’nin yetki gaspı yaptığını belirterek şunları söyledi: AYM yetki aşımı yapmıştır. Hukuk sistemimize göre, birinci derecedeki yerel mahkeme bir karar alır, bu karara itirazı ve mevcut delil durumunu ikinci derecedeki istinaf mahkemesi değerlendirir. AYM, ‘tutukluluklar için yeterli delil yok’ diyerek yetki gaspı yapmıştır. AYM vaka incelemesi yapamaz. (Star)

Etiketler :
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX