0530 708 54 54
0530 708 54 54
28 Ocak 2020 Salı 08:00:00 - Güncelleme:28 Ocak 2020 Salı 11:36:00

'Hollywood bu kez dijitalle istila ediyor'

'Karınca’ ile nisanda vizyonda olmaya hazırlanan yapımcı - yönetmen Nazif Tunç ile film sektörünü masaya yatırdık. Tunç, "Hollywood, sinemalarda sürdürdüğü krallığını şimdi de dijital platformlarda sürdürecek" diyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.

Zeki GÜMÜŞ

Nazif Tunç, son filmi 'Karınca'yla vermek istediği mesajı AKŞAM’a anlattı. Yeni filminde terör meselesini ele alan Nazif Tunç ile yeni filminin yanı sıra sinema sektörünü konuştuk. Usta yönetmen, 
seyircinin sinemadan TV’ye, TV’den dijital platformlara evrildiğini söyledi. Toplumsal olaylardan bireysel hikayelere geçiş olduğunu hatırlatan Tunç, 'Karınca' ile tekrar toplumsal gerçekliğe dikkat çekmek istediğini dile getirdi. Son dönemde dizi sektöründe yaşanan acımasız rekabete de dikkat çeken Tunç, Hollywood’un Netflix ile halen bütün dünyada krallığını koruduğunu söyledi.

ER MEYDANI TV, ARENAYA DÖNÜŞTÜ 

Son yıllarda TV sektöründe gittikçe güçleşen, daralan bir film yapma alanı oldu. Eskiden TV’ler, yönetmen ve oyuncular için Kırkpınar er meydanı gibiydi şimdilerde gladyatörlerin birbirlerinin kanını emdikleri arenalara dönüştü. Öyle ya da böyle ayağı seken, bir kaza neticesinde iyi bir iş çıkaramayan yapımcının, bir daha ayağa kalkmamak üzere beli kırılıyor. Böyle olunca tekrar sinemaya yöneldim. Bazı filmlerimde sırtımı Kur’an-ı Kerim’in kıssa geleneğine ya da peygamberimizin sünnetine dayandırırım. Karınca Suresi de Kur’andaki sürelerden birisi. Karıncanın ayette adının geçirilmesinin bir hikmet, bir his ve bir sır olduğuyla ilgili bir görüşüm var. Ayetteki karıncanın telaşlı, ölmekten korkan halini günümüze taşıdım. 

TOPLUMSAL OLAYLARA DÖNÜŞ

30 yıldan bu yana bireysel yöne giden Türk Sineması'nı tekrar toplumsal gerçekçiliğe, tarihsel gelişim ve siyasal dönüşümlere yanıt vermesi gerektiğini düşünenlerdenim. ‘Karınca’, 1980’li yıllardan bu yana bizim için kanayan bir yara olan evlatlarımızı şehit eden, terör meselesini ele alıyor. Amacım, birtakım diretmeler sonucunda kardeşi kardeşe vurduran bu duruma karşı çıkmak, kendi gök kubbemize kardeşçe bir arada yaşayabileceğimizi göstermek istedim. Bu film esas fedakârlığa dayanır. Seyirci tepkisine bakılırsa da 30 yıldır beklenen bir film olduğu çıktı ortaya. Filmle yurtiçi ve yurtdışında 
birçok festivale katıldık.

SEYİRCİ ŞİİR GİBİ HİKAYE İSTİYOR 

Sinema, kitleyle var olmuş bu yüzden insanların toplandığı yerlerde gösterilmiş bir sanat evde tek başına izlendiğinde tat alınan bir sanat değil. Fakat bu seyirci zamanla büyük ölçüde TV’ye kaydı çünkü sinema ve hikâyeler gittikçe bireyselleşiyor. Seyirci de bunu istiyor, hikayenin şiir gibi sadece tek bir insanı, tek bir duyguyu anlatır hale dönüşmesini bekliyor. Duygusal gerçekçilikten büyük destansı birtakım öykülerden uzaklaştı sinema. Seyirci şimdi de TV’den değişik mecralara gidiyor.

Usta yönetmen Nazif Tunç, Zeki Gümüş'e konuştu

MECRALAR DEĞİŞSE DE HİKAYA AYNI

NetflIx gibi dijital platformlar insanların bu kişisel hikaye duygularını, film seyretme arzularını gidermeye başladı. Burada değişen bir şey yok aslında. Bir zamanlar Hollywood dünyaya nasıl kültür ve zevk istilası sunuyorsa, bu algılarla dünyayı yönetiyorsa şimdi de aynı platform yine kendisinin kurduğu Netflix’le devam ettirecek. İnsanların zihinlerine, beyinlerine, gözlerine, kalplerine bu filmlerle ulaşmaya devam edecek. Mecralar değişse de Hollywood bir zamanlar sinema salonlarında sürdürdüğü krallığını şimdi de dijital platformlarda sürdürecek.

Etiketler :
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX